Yaşamak bir sanattır ,yaşamasını bilmek,onun anlamını kavramak gerekir öncelikle. Yemek,içmek,çalışmak,gezmek,evlenmek,eğlenmek,tek,çift,yanlız,ya da kalabalıklar içinde yaşamak değildir sadece.
Yaşam insanlara ve diğer canlılara ikram edilmiş en güzel nimettir esasında. Her nimet gibi bu nimetinde önce şükrünü bilmiyorsak eğer,yaşamın anlamsız,bir yerden gelip,diğer yere giderken yolda, arabada,havada, denizde giderken,etrafına hiç bakmadan,sadece ya önüne bakmak,ya uyumak,ya da sadece gideceğim yere bir an önce ulaşayım demek gibidir.
Oysa kendimizin dışında diğer yaradılmışlara bakarak öğreneceğimiz ne çok şey vardır.
Sadece insanlar, insanlardan bir şey öğrenmez bilirim.
Bazan minik bir böcekten, bazan minik su birikintisinden, bazan uçları göklere ulaşmış ulu,asırlık bir ağaçtan öğreneceğimiz çok şey vardır.
Dünyanın üzerine yollar yapan,denizleri gezme ve rıklanmamız için yaratan rabbimiz, esasında her yarattığı canlının her ihtiyacını karşılayacak şekilde Dünyayı ve kainatı en güzel şekilde düzenlemiş.
Gezerke n dolaşırken,nefes alır,verirken eğer bunları anlamadan yaşıyorsak,yaşamın anlamı mı kalır.
Yıkık kalıntıların arasında gezerken,denizi seyrederken, gökyüzüne bakarken,hayran olmak kadar, anlamak, ve şükretmek gerek.
Gelmişve dünyanın üstünden altına taşınmış insanların diktikleri ağaçlardan, yaptıkları binalardan eğer bu gün bizler faydalanabiliyorsak,bizimde bizden sonraki gelecek insanlara rızıklanmaları için ağaçlar,yaşamları için doğru binalar bırakmamız gerektiğini yaşama sanatımızın bir yerine koymadan yaşamak yaşamak değil,sadece bir yerden,bir yere transit geçiş gibidir.
Oysa yaşamak sanatını sanatçı gibi yaşamaktır. Sanatçılar nasıl sanatlarını geride bırakırlar,gelecekteki insanlar onların bıraktıkları eserlerden ibret alırlar, bizlerde her birimiz, bir sanatçı gibi yaşamlarımızı sanata dönüştürmeliyiz.
Belki iyi bir ressam ,iyi bir yazar, iyi bir yönetici, ve bunun gibi her daldan birileri gibi olamayız diye düşünürsek yanılırız. Her insanda bir sanat üstünlüğü vardır. Sadece kendimizi,tanımak,kendi özümüzdekinin en iyisi ne ise onunla yaşam sanatımızı yaşayabilmektir yaşam.
Çocuklarımıza,torunlarımıza seni seviyorum deriz hep. Onları bu gün için en iyi şekilde yaşatmak için uraşırız. Ve bildiklerimizle çocuklarımıza,torunlarımıza yaşadığımız sürece sahip çıkarız. Fakat bizden sonra bizleri hatırlamaları, dua etmeleri için geriye taş binalar, kadar rızıklanabilecekleri ağaçları, ormanları, doğayı korumanında ne kadar önemli olduğunu çoğumuz biliriz fakat, nedense bu günü kurtarma uğruna sevdiklerimizi söylediğimiz gelecek nesillerimizin geleceklerini çalarız.
Çocuklarımızı,torunlarımız bu gün seviyoruz diyorsak eğer, sevgi yerine sevgisizlik bırakmamalıyız. Nasıl geçmiş insanların diktikleri ağaçlardan bu gün bizler yiyecek,yakacak,eşyaların ,evlerin yapımlarında kullanıyorsak, bizden sonrada çok sevdiklerimizi söylediğimiz, çocuklarımıza, torunlarımıza bir ağaç dikerek mirasımızı bırakabilmeliyiz. Bu insanlığın insanlığa bırakacağı en güzel mirastır. Miraslar, para, ev, güzel,eşyalar, güzel etiketler değildir sadece. Bırak senin tarlan,bağın,bahçen,arazin olmasın. Önemli olan bir yerlerde kendinin bildiği bir ağacın olsun. Yaşama sanatında dikili bir ağacın olsun, üzerinden bir kuş ,bir böcek, bir insan rızıklansın.
Yağmurda, karda,çıplak ağaçların arasında korunmaya çalışan kuşların feryatlarını duyduğumda işte dedim ,ben insan olarak barInacak küçük ya da büyük bir ev dediğim yerde kışımı en iyi şekilde geçirirken, bu canlıların yuvalarını hunharca kesip kendi lüksüm için israf ederek yaşıyorsam eğer bir kez daha düşünmeliyim.
Yaşama sanatı, yaşadığın kadar yaşatabiliyorsan yaşamdır bilirim. Ben değil,biz diyebildiğimiz zaman yaşamak iyidir, güzeldir.
Yaşamak güzeldir, yaşarken,yaşatabildiğin sürece. Yoksa yaşarken ölü yaşamaktır yaşam.