Yetmiş beş , seksen yaşlarında,sol kolunun dirseğine koyduğu dirsekliği ile ,sağ elindeki büyükçe bir torbayı taşımaya çalışıyor.Kendin mi götürecek, elindekini mi diye baktım.Karşımdan geliyordu.İşte durdu zorlanıyordu,hem kendini hemde elindeki poşeti taşımakta.İrkildim o an,bu yaşta onun için nasılda zordur kimbilir.Yürüyerek yanına geldim,yere bıraktığı poşetine baktım, ince şeffaf bir poşete konulup eline tutuşturulmuş üç adet baca tuğlası(delikli). İşte kış gelmişti bu yaşlı insanın bacasında sorunu vardı ve onu yapmak için bu üç tuğlayı almış evine götürmeye çalışıyordu.Kimsesi yokmu acaba diye düşündüm.Yalnız mı kalmıştı,eşini mi kaybetmişti, çocukları yokmuydu, yoksa çocukları varda yakınında değiller mi,yoksa çocukları yakınında da hayırsız evlatlarmıydı? Birden silkelendim, her ne olursa olsun yardıma ihtiyacı gerçekten var,ve yardım edilmeli. Dünya devir daim, bu gün onaysa, yarın bizler ne olacağımızı biliyormuyuz dedim içimden. Amca poşetin yırtılmış, böyle götüremessin,biraz bekle yeni bir poşet bulup koyalım, birde sen bunu nereye götüreceksin? söyle, yüz metre kadar ilerideki durağı işaret etti, şu durağa gideceğim, oradan da münibüse bineceğimAtatürk mahallesine gideceğim. Aynı anda yanımda on üç yaşlarında bir erkek çocuğu belirdi, oda görmüştü olayı ve yardım etmek istiyordu,o an mutlu oldum, henüz çocuklarımızda merhamet duygusunun olduğunu görmek güzeldi. Çünkü insanlarda merhametin azaldığını görmek canımı acıtıyordu.Yakındaki bir dükkana girdim bana şöyle kocaman ,sağlam bir poşet verirmisiniz, ihtiyacım var, hiç sorgulamadan elini oturduğu masasının altına uzatıp poşeti çıkarıp elime uzattı, işte buda güzeldi,poşetle amcanın yanına döndüm, üç tuğlasını poşete koyup elime aldım,amca sen yavaş yavaş yürü ben bunu durağa götüreceğim dedim. O an hayır diyemiyecek kadar yorgun olduğunu görmüştüm,arada yavrum sana zahmet oluyor, yavaş yavaş giderim ben desede arkamda kalmıştı, çünkü bir ayağını sürüklüyerek destekle gidiyordu.yolun yarısına geldim,tuğlanın sivri uçları poşeti yine yırtmıştı,her an tuğlalar etrafa saçılabilirdi.İşte yanından geçtiğm bir erkek kulağında ki telefonla konuşuyordu, işaret ettim, bana büyük bir poşet bulup getirmelisiniz,bunları taşıyabilmem için, konuşmasını hemen kesti,elimdekilere baktı,tamam hemen getiriyorum bekleyin dedi koşarak gitti. Aynı anda başka biri nereden bulduysa sağlam bir naylon çuvalla yanımda bitti, buna koyalım sağlam olur dedi.Kendi elleri ile üç tuğlayı çuvala koydu, bırakın ben onu durağa kadar götüreyim diyerek eline aldı.O çuvala üç tuğlayı koyarken ,benim değil, şu ileride yürüyen amcanın,durağa onu gönderdim, poşet yırtıldığı için ben gerisinde kaldım demiştim.İşte yolda yürürken önce amca,arkadan çocuk, biri poşet almaya gitti, biri aniden işi bitiren oldu. Evet henüz buralarda hala insanlık var ne güzel dedim, hiç birimiz birbirimizi tanımadığımız halde aynı duygularla bir araya gelmiştik. Birlikte durağa yürüdük,amca durakta Çuvalı bulup,taşıyan arkadaş ben amcayı münibüse bindiririm siz merak etmeyin dedi. Amca tekrar tekrar teşekkür edip bizleri yorduğu için özür diliyordu. Oysa özür dilemesi gerekenler başkasıydı. Bu yaşlı insanları hala baca tuğlası ile uğraşmalarına sebep olanlardı ,işte dedim bu tuğlaları bacasına şimdi nasıl koyup nasıl bir baca yapabilecek,henüz işi bitmemişti, arabadan inip evine nasıl gidecekti, oysa şimdi soba derdi, ısınma derdi ile uğraşmak değil, çevresinde ona sevgi ile bakan gözlerle okşayan insanların arasında ömrünün son günlerini geçirmesi gerekiyor.Gençliğinde yakışıklı yağız çok görmüş, geçirmiş duruşu gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti.Allahım ömrümüzün sonunuda güzel eyle. Yaşlanmak ve yaşlılıkta çocuk gibi bakıma muhtaç olmak, bunları düşünüp gençliğimizde yaşlılarımıza sahip çıkmalıyız bir gün bizlerde yaşlandığımızda bizde sahip çıkanlar olsun diyorum.