Radyodan ve köydeki insanlardan olaylarla ilgili haberleri takip ederek tam bir hafta bu göğe yakın, bulutlara ellerimizi değdirecek kadar yakın olan, yıkanan çamaşırları uçurum kenarındaki çalılara asarak kurutmaya çalışarak günlerimizi geçirdik. İşte şimdi merkezdeki evlerimize dönebileceğimiz düşüncesi yavaş yavaş içimizi ısıttı. Evimizi, yatağımızı, mutfağımızı en önemlisi suyu, yıkanmayı özlemiştik. Bir an önce konvoyumuz yola çıkmalıydı. Herkes sevinçli, öyle çabuk hazırlandık ki Arabaların bakımları yapıldı benzinler dolduruldu savaş korkakları arabalara dolduk tekrar dağdan şehre iniş yapmak üzere yola çıktık. Okumaya devam et “Savaş (Bölüm 7)”
Savaş (Bölüm 6)
Banyomuz çok güzeldi ama kullanacak suyumuz yoktu 🙂 Çünkü ev sahipleri kendilerine yetecek kadar sularının olduğunu söylemişlerdi. Yıkanmasak ölmeyiz ya, ama bebeklerimiz, küçük çocuklarımız hiçte öyle söylemiyorlar. Altlarını kirletenler, üstlerini kirletenler, sanki kirletme yarışı düzenlenmiş, anneler kirlileri çıkartıp poşete dolduruyorlar, her köşede kirli çamaşır poşetleri sanki annelerle alay edercesine gözlerine gözlerine bakıp nanik deyip ellerini burunlarına koyup, göz kırpıyorlar. En kısa zamanda bir yerlerden su bulunmalı ve bu nanik yapan kirli poşetlerinin içindekileri yıkamalı ki nanik yapan poşetlerin burunlarındaki elleri bir an önce burunlarından yanlarına düşsün. Okumaya devam et “Savaş (Bölüm 6)”