Geçmiş şairlerin, yazarlarını yaşamlarını merak ettim. Facebook ana sayfasında hergün aramızda dolaşıyorlar. Bazısının şiiri, bazısının özlü sözleri, bazısının resimleri dolaşıyor. Bunlar kimdir, nasıl bir yaşamları olmuştur, yaşamları süresince insanlar tarafından hangi gözle bakılmışlar, gereken saygıyı, değeri ne kadar almışlar, nasıl bir yaşamları vardı? Çoğunun yaşamlarında farklı acıları, anlaşılamamışlıklarını gördüm. Öldükten sonra yazdıkları değerlenmiş, niçin diye sordum kendi kendime. İlgimi çeken bir şey oldu. Osmanlı dönemi sonları ve cumhuriyet dönemi başlarında çoğunun Fransızca eğitim aldıklarını gördüm. Yani Türkiye’de o dönemde avrupalı olmak Fransızca bilmekmiş. O dönemde demek ki İngilizce yaygın değilmiş dedim. İngilterede İngilizce yerine Fransızca mı konuşuyordu acaba? En kısa zamanda bu konuda da bilgilenmem lazım. Suya sabuna dokunmak sözünü en iyi şekilde onlar biliyorlardır, belkide onlardan bizlere miras kaldı kimbilir. Yaşamlarına baktığımda çoğunun yazıları ile birilerinin canını sıkmışlar, işlerine gelmediklerinde acıları başlamış, şimdi ise baş tacı olmuşlar. Bu nasıl yaman bir çelişkidir dedim kendi kendime. Peki değişen neydi? O gün bir taraftan ödül alıyorlar, bir taraftan cezalandırılıyorlar. Suya sabuna dokunmakla temizlenmek isteyenlerin çektikleri sancılarmıydı bunlar? Şimdi özgürce dolaşıyorlar yazıları ile resimleri ile evlerimizde. Özgürlük denilen şey ölünce mi kavuşulan en güzel değer. Kendilerinin internet denilen nesne ile tanımadığı bilmediği görmediği insanlarla buluşmasını yaşadıkları dönemde hayal etmişlermiydi? Şimdiki insanlar aya, marsa,ve diğer gezegenlere gitme hayali nasıl kuruyorlarsa, onlarında böyle hayalleri var mıydı? Suya sabuna yine dokundular son gerçek mekanlarına giderken. Hemde suya sabuna dokunmayın yazılarınızı yazarken diyenler, kendi elleri ile cansız bedenlerini yıkarken. Musalla taşında etrafını sarmış helalleşmeyi bekleyenlere suyu sabunu çok severdim, aranızda bunu bana çok görenlere hakkımı helal etmiyorum diye haykırmışlar mıdır? Haklarını şimdi internetle evlere gelerek alıyorlar diyorum. Biz sizler gibi bu dünyada acısı ile tatlısı ile yaşadık suyu sabunu bazen israf ederek, bazen cimrilikle, bazen bilinçsizce kullandık ama asla susuz, sabunsuz yaşamadık. Şimdi sıvı sabunlarımız var, otuz beş yıl önce sadece ameliyathanelerde ameliyat öncesi ellerin fırçalanma anında kullanılan sıvı sabunlar, o zamanlar evlerde bilinmezdi, ameliyat öncesi ellerin mikroplardan arındırılıması için antiseptik (temizleyici) olarak kullanılırdı. İsraf yasaktı, nereden geliyordu, ülkemizde o zamanlar üretilmiyor muydu, şimdi merdiven altlarında, fabrikalarında hızla üretilir oldu. Zaman nasılda hızlı geçiyor, sıvı sabunlarımız gibi ellerimizden akıp gidiyor. Suyumuzda artık sokak çeşmelerinden değil, evdeki musluklarımızdan akıyor. İşte bu kadar kolay elimizin altında olan sıvı sabun, musluktan akan sularımızla yaşamda nasıl suya sabuna dokunmaz insanlar. Hemde daha hızlı akan zaman gibi suda sabunda kaygan ve çabuk elde edilirken. Yaşam süresince suyu sabunu elinin altında olan her insan bilerek, bilmeyerek, isteyerek, istemeyerek, bazen tasarruflu, bazen israflıkla suya sabuna hep dokunacaklar. Dokunamayanlarda nasıl olsa bir gün onlarla yıkanıp gerçek dünyalarına gidecekler, bundan kaçış yok. Suyu sabunu sevelim, onlara dokunalım, Temizlik imandan gelir diyelim.