Telefonun zili ile uyanmak, hiç sevmediğimiz bir şeydir. Eskiden çalar saatlerle uyanırdık. Ben kendime yeni bir yöntem buldum, onu kullanmak bir başka güzeldir.
Bu gün erken kalkıp erken bir yolculuk yapmam gerekiyor, öyle de oldu. Yolculuklarda oturup etrafı seyretmek, tadını çıkarmak ayrı bir zevktir. Yol boyunca doğadaki değişimleri gözlemlemek, ondan mevsimlerin güzelliklerini görmek iyi gelir ruhuma her zaman. Henüz uykusundan uyanmamış ağaçların ,hiç uykuya yatmamış olan ağaçların , uykudan uyanmış pembe, beyaz, ve sırası geldiklçe tüm renklerin armonilerini sergiliyen ağaçları seyretmek nasılda güzeldir. İşte Mart ayının ortasında badem ağaçları uyanmada ilk sıralarını almışlar. Pembe, beyaz gelinliklerini giymişler, şölenleri var. Meyvelerini önce çağla olarak tuza batırıp yiyeceğiz, sonrada kuru yemiş olarak yiyeceğiz, sütünden içeceklerimiz olacak, birde makyaj malzemelerimiz, kremlerimiz olacak. Yol boyunca aralıklarla sıra sıra dizilmişler, bizleri görüyormusunuz, işte kış uykusundan gelinliklerimizi giyerek uyandık diyorlar. Yaradanın güzelliklerini seyrederken, bir kez daha yaradana aşık oldum, şükrettim. Biz kullarının tüm ihtiyaçlarını düşünmüş, mevsimlerine göre rızıklarımızı sıra sıra yaratıyor dedim. Birde insanların kendilerini tanıtmak için reklamları sıra sıra yol boyunca aralıklarla dizilmişler. Eniştenin köftesi, Eniştenin çöp şişini yediniz mi, köfteci dede, köfteci Tahsin, köfteci Arif, köfteci mehmet reklamlar yol boyunca sıralanmışlar fakat kendileri nerededir bilinmezler, görünürlerde yoklar çünkü. Yol boyunca sık sık görüyorum, a!! o ne? Köfteci Mehmet yol kenarını kapmış, yerini gördüm, diğerleri henüz görünürlerde yoklar. Nihayet köfteciler bitti, sağ tarafta seyretmeye doyamadığım muhteşem bir manzara , bir anda kendimi Amerikan filmlerinden tanıdığım Arizona da sandım. Karşımda seyretmeye doyamadığım bir görüntü, yol boyunca devam ediyordu. En kısa zamanda yürüyerek adım adım gezmeliyim diyerek hayranlığımı belirttim.Nasılda muhteşem duruyordu karşımda. Uzaklara gidip gezerizde, burnumuzun ucundaki güzellikleri fark etmeyiz nedense .
Yolun sonuna geldik, uzun yıllar önce geldiğim hatıralarımdaki yerler gitmiş,yerlerine çok farklı yollar, görüntüler yerleşmişti. İyiki gelmişim yoksa bunları göremiyecektim. Geçmiş anılarımın doğadan silindiklerini görmek bir an kendi özüme dönmeme neden oldu. Bizlerde böyle bir bir eksileceğiz, yerlerimize başkaları gelecek diye düşündüm.
Şehirde değişmişti, sokaklar, evler, insanların giyimleri, değişmeyen bir şey görmüştüm, yerli halkının şivelerini hala koruduklarını, kendi aralarında konuşmalarını dinlediğimde, nasılda yalındılar. Farklı şekiller gibi farklı şiveleride severim her zaman. Doğadaki farklı renklerdeki çiçekler gibidir, hepsi kendi renkleri ile ayrı güzeldirler, renkleri için çiçeklerimizi sevmemezlik yapabilirmiyiz.
Şehrin sokaklarını sorarak öğrenip geziyoruz, gidilecek yerleri, yenilecek yemekleri neydi, neredeydi? Bir şehri gezdim ,tanıdım diyebilmek için, insanları ile konuşmalıyız, oranın en meşhur olan gezilecek, görülecek yerlerini sorup öğrenip gidebileceklerimize gitmeliyiz ve oranın kendine ait yemeklerinden yemeliyiz ki gezme gerçek değerini bulsun diyorum her zaman. Yorulduk,acıktık, nerede ne yemeliyiz, diyerek yürüyoruz, kalabalık sayılacak yol kenarında ki restoranta giriyoruz, ne ararsan var, ama benim istediğim bu değildi, bu şehrin öz yemeğini tatmak istiyordum. Restoranta girdim, fakat mutlu değilim, bir anda masaların arasında kendimize yer bulmaya çalışırken ayağım takıldı, dar köşede bir yer açmaya çalışıyordu çalışan, hayır dedim, benim istediğim tıkınmak değil, gerçekten yemeğin lezzetini ruhumda hissetmekti. Burada yemek istemiyorum, ben bu şehre has lezzeti bulacağım ve ondan yiyeceğim diyerek dışarı çıkalım dedim. Dışarıda ev yemekleri yapılan bir restorant gördüm, bahçesi doğal, abartısız,sıcak samimi, burada benim düşündüğüm olabilir diyerek içeri girdim, sordum. Sizin söylediğiniz buraya has yiyeceklerimiz yok, herkesin her yerde ürettiklerinden,fakat bu sokağı takip ederseniz, sağa dönerseniz, o sokakta tam sizin istediğiniz yeri bulacaksınız, adımı söyleyin size yardımcı olacaklardır. İşte şimdi mutluydum. Doğal, abartısız, sahtelikten uzak,az ,öz fakat tam gerçek lezzete ulaşmıştım. Bin dokuz yüz yetmiş sekizden beri köfte yapan yer, lezzetini ve yapısını bozmadan ayakta kalmış yeri bulmuştuk:) Kömür mangalında minik minik köfteler pişirilmiş, üzerinde ince ince kıyılmış bol soğan, mangalda ince dilimler halinde pişirilmiş domatesler, yanında da mangalda kızartılmış ekmekler(çeyrek ekmek dilimleri halinde), yanında ayran. Yol boyunca gördüğüm, köfteci reklamlarının yerlerini bulamamıştık, fakat gerçek köfteci Kemali bulmuştuk, oysa yol boyunca bir tek reklam koymamıştı. Gerçek tadı arayanlar kendisini bulduklarını öğreneli çok olmuştu dedim içimden. Saygılı efendi, hala anadolu insanın özelliklerini yitirmemiş kişilerin gönüllerindeki sıcaklığı, misafirperverliği ve eski özelliklerini yeniye taşımayı başarmış bu güzel insanlara teşekürler diyorum.
Dönüş saatimiz gelmişti, otobüsün can kenarımı, cam kenarımı diye sorduklarında ikiside diyorum. Cam kenarı resim çekmelerim için benim can kenarımdır her zaman. İşte bir çok çektiğim resimlerin iyi güzel olanlarını ayıracağım, her mevsimde aynı geçtiğin yerden farklı kareler yakalamak ayrı bir tatdır.