Davet

Gece karanlığında  bilinmeyen sokakların ,bilinmeyen insanları arasında dolaşıyordu .Taşlı tepeler üzerinde serpiştirilmiş evlerden iniş aşağı inen insanlar kadınlı ,erkekli bir meydana doğru yürüyorlardı.Özel bir gün ve özel misafirlerin davet edildiği özel bir gündü. Özel davetten haberi olmayan bir kadın bir taşı kendine oturma yeri seçmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanına gençten biri geldi ,kendisinin yaptığı gibi bir taşı kendine oturma yeri yapıp selam vererek yakınına oturdu. Kadında erkekte birbirlerini bir yerlerden tanıdıklarını düşündüler aynı anda,karşılıklı  aynı anda buraya niçin geldiklerini sordular. Kadın gezerken buraya geldiğini söylemesine rağmen ,erkek davetli olarak geldiğini söylüyordu.Biraz sonra köy meydanında tekrar karşılaşacaklarından habersiz farklı yönlere gitmek üzere oturdukları taşlardan kalktılar. Erkek büyükçe bir motorsiklette kendisini bekleyen arkadaşının yanına doğru yürüyerek gitti, motorsikletin arkasına binip uzaklaştı.Kadın köy meydanındaki kalabalığa doğru yavaş yavaş  hem yürüyor, hemde oradaki kalabalığın ne yaptığını merak ediyordu, meydana yaklaştıkça insanların bir şeyler almak için beklediklerini gördü, iyice yaklaştı büyükçe pişmiş yemek kazanları sıralanmıştı, hatta bir kaç kazanın yanındaki insanlarıdan bazılarını tanıdığını gördü. İşte büyükçe bir yemek kazanın başında beyaz giyimli, elinde kocaman kepçesi ile tabaklara pilav ve kızarmış tavuk koyup sırada bekleyenlere veriyordu. Burada yemek dağıtılıyordu demek, bir anda kendisininde bu yemeklerden alabileceğini düşünüp usulca yemek dağıtan adamın yanına geldi. Aa o da ne biraz önce motorsiklete binip giden erkekte sıradaydı, ona pilav ve tavuk konulmuş tabağı uzattı yemeği dağıtan,  kadına vermek istemiyor gibi bir hali var, sanki sen kimsin nereden geldin seni tanımıyorum dercesine kadının  yüzüne bakıyordu. Kadın birden bire hem utanmış, hemde üzülmüş gibiydi. O da ne ? Genç iri yakışıklı bir erkek kadının omuzuna hafifçe dokundu, elindeki beyaz bir kağıdı kadına uzattı, bunu alın, diğerleri davet edildikleri için geldiler oysa siz farklısınız bununla yemeğinizi alabilirsiniz. Kadının içini sevinç kapladı, yemek alamamak onu üzmemişti esasında kendisine yabancı olduğunu hissettirmeleri üzmüştü anlaşılan hafifçe tebessümle teşekkür etti. Kendisine bu güzel misafirperliği en kibar şekilde gösteren bu yakışıklı, efendi erkeğe sevgi ile baktı, kendisini büyük bir mahçubiyetten kurtarmıştı. Kimdi, elindeki bu beyaz kağıtla kendisini özel hissettirmesi kalbini sevinçle doldurmuştu. Kadın gitmek istiyordu oradan, utanmıştı, çünkü bütün gözlerin kendisine döndüğünü hissediyordu. Genç ,yakışıklı ,iri cüsseli kibar erkek ,kadının iki omuzundan hafifçe tuttu, sizi  tanıyorum ve seviyorum, ben Muhammet Mustafayım dedi. Kadın bir anda irkildi .Kalbi  heyecandan  küt küt atıyordu sıçrayarak uyandı . Rüyalar gerçek olsa  diye düşündü bir an, bu zamanda böyle insanlar  varmıdır? Karşılığını beklemeden menfaate dayanmadan yardımlaşmalar?

Paylaşmak güzeldir

Ah Kalbim

Her canlının yaşamını devam ettirdiği sürece vücudundaki kan dolaşımını sağlayan bir kalbi olduğunu biliriz, yapıları farklı görünsede kalpsiz olanı yoktur. İnsanların kalbini kendimizden dolayı biliriz. Kalbim ağrıyor, kalbim çarpıyor, kalbim sıkıştı, kalbim dayanmıyor, kalbimi sevdiğime bir açabilsem, içinde neler var bir bilse, kalp kalbe karşı derler, ben kalpten seviyorum, kalbimden bir söküp atabilsem, kalbime söz geçiremiyorum, kalbim buna dayanamaz, kalpsiz(aşkta karşılık bulunmayınca)taş kalpli, yumuşak kalpli, kalbim seninle, kalbimden geçenleri bir bilse, ağzı başka söylüyor, kalbi başka söylüyor ve bunun gibi günlük hayatımızda hiç düşünmeden söylediğimiz kalplerimizle ilgili ne çok cümleler kurarız. Birde kalplerimizin yapısını düşünmek çoğumuzun günlük yaşamında hiç aklına gelmez. Kalplerimizin yapısı hakkında çok az düşünürüz. Bir insanı tanımak, kalbini bilmek istiyorsak öncelikle yaşadığı evine ve içinde kullandığı eşyalara bakmak lazım diyorum Çünkü kişinin kalbinden geçenlerle yaşadığı mekandaki eşyalar, oda miktarları kalbinin aynasıdır esasında. Kalplerimiz dört odacıklıdır, iki ana kapısı vardır. evlerimizdede aynı şey vardır genelde sokak kapısı ve odalara açılan kapılar. Yatak ,salon, mutfak,(banyo, tuvalet) odalarımızı düşünürsek kalp odacıklarımızla aynı sayılır. Kalbin yapısını, çalışma sistemini bilenler bu konuda bana hak vereceklerdir 🙂 Birde bu odalarımızdaki kullanma şeklimiz, ve içinde bulundurduklarımızla kalplerimizi daha iyi tanıyabiliriz.Evlerimiz esasında bizlerin kalplerini yansıtıyor. Birde kalplerimizi dört mevsim olarak düşünmemizde fayda var. Sonbahar ,kış, ilkbahar, yaz gibi. Hani mevsimlerin değişmesindeki iklimler gibi kalplerimizde iklimleri yaşarlar:) Bazan soğuk bazan sıcak bazan gözyaşları(yağmur gibi) bazanda çok sıcak sevgilerle etrafa gülücükler saçarız. Kalplerimizi tanımak, onunla dost olmak istiyorsak evimize, eşyalarımıza bakmalıyız. Evimizde kullandığımız renkler, eşyaların şekli odalarımıza göre nasıl farklı ise içindeki özelliklerde esasında kalplerimizin içi yapısının aynısıdır. Bunları hiç düşünmeyiz genelde. Mutfağımızdaki beslenmemiz kalbimizin beslenmesi ile aynı değerdedir(sevgi, merhamet, bolluk, ferahlık, paylaşmavb.) Mutfağımızdaki yiyeceklerimizi eğer dostlarımızla paylaşıyorsak kalplerimizdeki sevgiyide paylaşıyoruzdur. Salonumuzda insanları giyimi ile, görünüşü ile, varlığı ,yokluğu ile hiç ayırt etmeden ağırlıyorsak, kalbimizin ne kadar sevgi merhametli olduğunun aynasıdır. Yatak odaları dinlenme, uyuma ve huzur yerimiz ise. Kalplerde çarpıntı, huzursuzluk, mutsuzluk yok demektir.Banyo ve tuvaletlerimiz bizim kalpteki içi yapımızı yansıtır, orada gördüklerimiz esasında bizim kalplerimizin içindekilerdir. Banyo ve tuvaletlerini sıksık değiştirenlerimiz, eşyalarımızı değiştirenlerimiz, evlerini sık sık değiştirenlerimiz ,kalplerini bir kez daha elden geçirmeliler ve kendilerini en iyi tanımalarının ev düzenleri, kullandıkları eşyalar, vb. leri ile kalplerinin yansımalarını kesinlikle görececaklerdir.Evlerimizin içi ile kalplerimizin içi birbirinin aynasıdır diyorum. Kalplerimizden önce geçiririz sonrada onu yaşamımıza sokarız .Evimize bir mobilyamı alacağız, önce kalbimizden geçiririz(rengi, modeli, yapısı )sonra onu arar bulur alırız. İşte bu anda yaptığımız her davranış esasında kalbimizdede (ruhsal olarak)değişimlerin var olduğunun farkında olamayız. Bizi buna iten esas sebebler esasında kalbimizdeki kendimizin düşündüğümüzde anlıyabileceğimiz sebepleri vardır. her nekadar eşya alma gibi görünsede esas sebep bizim kalbimizdeki başka sebeplerdir. sıkıntılarımızdan kaçma, beğenilme isteğimiz, boşlukta olmamız, vb . bunun gibi bir çok sebeplerimiz vardır. Hani kalbimiz huzursuz olduğunda hep birşeyler yeme duygumuzla mutfağa sık sık gidip gelmelerimiz, buz dolabının kapağını açıp kapayıp canım bir şey istiyor ama ne istediğini bilmiyorum dediğimiz anlarımız olur. İşte bunun asıl sebebi kalbimizde bir sorunumuzun gösterkesidir esasında. Yani kalbimizin mutsuz olma sebepleri vardır.Ya kalbimize söz geçiremiyoruzdur, ya kalbimizden atmak istediğimiz bir sebep vardır. Bunları yaşayanlarımız çoktur.Kalplerimizi tanımak istiyorsak önce yaşadığımız evlerimizi tanıyalım. Nasıl bir ev yapımız var, içinde nasıl bir düzen kurmuş, nasıl yaşıyoruz. Evimizin odalarından en çok hangisini seviyoruz, hangisinde daha çok zaman geçiriyoruz, evimize kimleri, hangi zamanlarda, nasıl kabul ediyoruz,nasıl karşılıyoruz, neler ikram etmekten hoşlanıyoruz? Bunların cevaplarını nasıl veriyoruz, nerlerde takılıyoruz, Kalbinizin durumu hakkında size en güzel cevabı yine sizler vereceğinizden emin olabilirsiniz.

Paylaşmak güzeldir