Aşk için asırlardır romanlar yazılır, şarkılar söylenir, şikayetler yapılır, aşk kavuşulunca biter mi, bitmez mi tartışılır, aşk kavuşulmadığı sürece aşktır denilir, en sonunda aşk için birde gün konuldu . Adına sevgililer günü denildi. On dört Şubat sevgililer günü denildi. Sevginin, aşkın günü, saati, tarihi mi olur? Aşk beklenmedik zamanlarda, beklenmedik mekanlarda, beklenmedik bir anda ,hatta inkar edilen , alay edilen, küçümsenen, aşağılanan, dalga geçilen zamanlarda kulların beyin loplarını, salgı bezlerini, dünya görüşünü, ters yüz eder birden, neye uğradıklarını şaşırırlar, hatta kendileri ile iç savaşa girerler. Aşktan kendini korumak için bütün olumsuzluk, ya da olumluluk nedenlerini sıraya dizerler. Hayır derler, olmaz derler, aşk varmı ki bize uğrasın derler, sözlerle iç savaşlarının son damlasına kadar savaşırlar. Kendilerini aşka karşı güçlü olduklarını kanıtlamak isterler. Aşk esasında kalpleri ve ruhları çoktan ele geçirmiştir, hatta gizli, gizli inceden, inceye kendisi ile savaşanlarla alay eder. Bedenler sebepler bulup kaçmak istesede, ruhlar ve beyin loplarında ki aşk hormanları çoktan faaliyete geçmiştir bile. Bir yerde okumuştum. Kişi kendi ile iç savaşını yaparken, en yakınındaki arkadaşı çoktan aşkın alevlerinde yanışını görmüş, aşka tutsak esirin kurtulmak mı kurtulmamak mı istediğini seyrediyor, sen aşıksın hemde mecnun gibi diyormuş. Arkadaşıda zamanında aşk ateşi ile kavrulanlardanmış, arkadaşının kıvranışlarını her görüşünde, Ey aşk nelere kadirsin, arkadaşımıda alevlerinle sardın diyormuş. Aşkı kendine itiraf edemeyen,yürağindeki, ruhundaki alevlerinin her esen rüzgarla bedenini sarışında aşk buysa eğer ben mahfoldum sözleri ile korku, ve telaşa düşmüş. Aşkın sadece sözlerde olduğunu, güzel, bal gibi ağızı tatlandırdığını sanırmış, alev olduğunu, yakmadan bırakmadığını bilmiyormuş. Arkadaşı esen rüzgarla birlikte alevlerin yükselişinde, su ateşi söndürür,ama aşk ateşini su söndürmez diyerek, yanışını seyrediyormuş. İşte sevgililer gününde aşk ateşinin esen rüzgarlarla alevlerin içinde yanan gerçek kaç aşık sevgililer günün kutlayacak acaba? Gerçek aşklar öyle hediyelerle, bir kaç saatlik, buluşmalarla, sokaklarda, kafelerde, eğlence yerlerinde alevlerin içinde olurlar mı diye düşündüm bir an. Gerçek aşk : Aşk buysa eğer ben mahfoldum diyenlerindir. Öylesi kaç tane vardır bilinmez. Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Yusuf ile Züleyha,Leyla ile Mecnun.
Kristal Kalp
Büyük bir ormanda yağan yağmurlarla, gelen sellere sürüklenip sevdiklerinden ormanın başka ucuna sürüklenmiş dişi Ceylan, sel sularından kurtulunca ilk işi barınacak yer ve yiyecek aramak olmuş. Ormanın hangi köşesinde olduğunu bilmeden yürümüş, yürümüş, yürümüş, öyle yorgun düşmüşkü, bacaklarının takadı kesilince olduğu yere yığılmış, açlığı ,bitkinliği ile olduğu yerde uyumuş . Uyandığı zaman orman gece karanlığına bürünmüş, ağaçların arasından parlak bir ay ışığının kendisini aydınlattığını görmüş. Önce korkmuş, sevdiklerinden ayrı yapa yalnız, ormanın neresinde olduğunu bilmeden tek tanıdığı ay ışığı ile başabaşa kalmıştı. Etrafındaki sessizliğin içinde sesleri dinlemeye başlamış. Çok derinlerden gelen bir sesle irkilmiş birden, kulaklarını dikleştirmiş,dinlemiş sessizce sesin geldiği yöne doğru yürümüye başlamış yaklaştıkça adımlarını yavaşlatmış, kendisini neyin beklediğini bilmediği için temkinli adımlarla yaklaşmış, ağaçların arasından yavaşça kafasını uzatmış. O da ne ,erkek genç bir ceylan tek başına şarkılar söylüyor, hayranlıkla seyretmiş, nasılda güzel sesi vardı, yaklaşmaya korkuyor, şarkı söylemesi bitince sessiz adamlarla geri dönüyor. Günlerce gündüzleri saklanıyor, geceleri sesi dinlemek için gizlice gidiyor dinliyor. Bir gün yine dinlemek için gittiğinde erkek ceylan kendisini dinleyeni fark ediyor. Bizim ceylan korkarak erkek ceylandan hızla kaçarak uzaklaşıyor . Aradan günler geçiyor sel sürgünü ceylan şarkı söyleyen erkek ceylanın sesine ,söylediklerine hayran oluyor, artık her gece gizlice dinlemeye gitmeden edemiyor. Yine böyle bir gün ceylanın söylediği güzel şarkıda kendini tutamıyor, ne güzel söylüyorsun diye itirafını yüksek sesle söylüyor. Erkek ceylan duymamazlıktan geliyor, şarkısını söylemeye devam ediyor, o da bu gecenin sessizliğinde kendisini her gece dinlemeye geleni merak eder olmuştu, daha önce ürküp kaçanın kimliğini bilmeden ,kendisini dinlemesinden mutluydu. Aradan günler geçiyor, her gece erkek ceylan şarkılarını söylüyor, sel sürgünü ceylanda dinliyor, ikiside birbirini uzaktan sevdiklerini biliyorlar, itiraf edemez halde biri şarkısını söylüyor, diğeri dinliyor. Şarkılar artık bir başka güzel söyleniyordu, sel sürgünü ceylanda daha az ürküyor, hatta yavaş yavaş kafasını düşüncelerini mırıldanarak eşlik ederek belirtmeye başlıyor. ikiside çok mutlu,Sohbetler, şarkılarla birlikte gecelere eşlik eder oluyor. Erkek ceylan bir gün benim çok sevdiğim canım eşim birde yavrumuz var diyor, sel sürgünü ceylan, biliyorum diyor, birlikte ne güzel geziyordunuz ormanın yeşilliğinde, gördüm sizi, hatta ne güzel dedim. Bana, selle buralara gelmeden önceki yerlerdeki hayatımı hatırlattınız. Erkek ceylan birden şaşırıyor, nasıl diyor, senin yalnız olduğunu sanıyordum, beni dinlerken, bana eşlik ederken ,kendime bile itiraf etmekten çekindiğim ama hep gelmeni dinlemeni umut ederek şarkılarımı söylüyordum. Sel sürgünü ceylan yok diyor, benimde senin ki gibi küçük olmayan iki güzel çocuğum var , hatta onlar diyerek iki çiçeği kokluyorum, birine gökkuşağı, birine de Arwen adını koydum. İstersen gel bak çiçeklerimeGökkuşağı oğlum, Arwende kızım. Her gece sen o güzel şarkıları söylerken, bazan senin sesine, bazan hasret kaldığım çocuklarıma ağlardım. Erkek ceylan şaşırmıştı, günlerdir şarkılar söylediği sel sürgünü ceylana hayranlığı bir anda pişmanlığa dönmüştü sanki. Kristal iki kalp aynı anda tuzla buz olmuştu. Sel sürgünü ceylan, kendini anlatamamakta, güzel sesli erkek ceylan kandırıldığını düşünmekte. Oysa sel sürgünü ceylan şarkıyı söyleyenden çok söyleyişine aşık olmuştu, öyle güzel ki, kalbi ile dudaklarından dökülen şarkılar sanki ,kendi kalbindekilerinin şarkı olarak ormanın sessizliğinde yankısı gibiydi. Sel sürgünü ceylan çok üzgündü. Gece karanlığında ay ışığı her şeye şahitlik ederken Kristal kalpler nasılda tuzla buz olabiliyordu bir anda .