Yumurtanın Sarısı

Miniğin katı yumurtayı bütün olarak hepsini ağzına tıkışını görünce birden yıllar önce babaanemin anlattığı komşu gelinlerinin hikayesini anımsadım. Rahmetli babaannem nur içinde yatsın nasılda gözleri dolar, çocukluğuna dönerdi anlatırken. Babaannemin anlattığı hikayelerde sanki geçmiş insanların yaşamlarından bir şeyler öğrenmek isterdim hep.Her hikayeden alınacak bir ders olduğunu düşünürdüm çocukluğumda bile. Anlat babanne derdim, gördüklerini, yaşadıklarını, oda kış gecelerinde loş ışığın yansımaları arasında anlatırdı. İşte minik bir bebeğin ağzına götürdüğü bütün katı yumurtayı, annesinin ağzından nasılda hızlı çıkardığını görünce, bir anda yüreğim cız etti. İyi ki annesi gördü, çıkardı.Rahmetli babannem kalbi nasılda güzel, sabırlı biriydi. Genç yaşta dört küçük çocuğu ile dul kalmıştı, bilmediği yerlerde, henüz bir buçuk yıl olmamıştı geldikleri, eşini kaybetmişti. Allah eşini almış, onuda en büyüğü on üç yaşında boy boy çocuklarla dünyada bırakmıştı. Sorma kızanım derdi,  ömrümüz geçti gitti, şükür hepsi büyüdü, yuvalarını kurdular, şimdi torunlarımla birlikte olmak bana yetiyor. Dedemin ölümünden sonra hiç bir daha evlilik yapmamıştı.Allah başka erkek yüzü göstermesin dedim hep, çocuklarımı büyüttüm, yuvalarını kurdum, şimdi sizler varsınız, şükür allahıma, bu günleri gördüm. İnançlıydı, Kuranını elini alır odasında hatimini indirirdi,çocuktum ama çok severdim onu annemin ya da başkasının onun hakkında konuşmalarını duyduğumda hemen kızardım,onun hakkında konuşulan herşeyde onun tarafını tutardım, onu incitmelerine gönlüm hiç razı olmazdı. Eskiden öyle elbise dolapları yoktu, babaannemin bir çamaşır selesi vardı, bu yaştan sonra çok giyeceğe ne gerek var derdi, olanlar yeter derdi, yeni bir giyim almazdı. Eskiden öyle hazır giyim nerede, terziler dikerdi. Annem kendi kendini yetiştirmiş iyi dikiş dikerdi. Annemin başının etini yerdim anneanneme kumaş al, bayramlık dik diye. Allah Rahmet eylesin annemde beni kırmazdı kumaşını alırdı, ikiside gerçek dünyalarındalar şimdi ,ben gizlice babaannemin giyim selesinden bir elbisesini gizlice alırıp anneme getirirdim, annemde ona göre ölçer, biçer, dikerdi. Tam bayram gecesi yine gizlice babannemin giyim selesine aldığımla yeni dikilmişini gizlice koyardım. Bayram sabahı giyinmek istediğinde yeni dikilmiş olanını bulsun sevinsin isterdim. Çocuklar gibi sevinirdi, iyi ki çocuk aklımla yapmışım diyorum, o zamanlar bilmeden yaptığım doğru güzel işlerimi bana öğreten rabbime şükürler olsun. Şimdi biliyorum, yaşlıları, çocukları sevindirmenin niçin, nasıl neden olması gerektiğini. İşte o güzel ahlaklı babaannemin anlattığı hikayeyi düşünürken hikayeden önce gerçek yaşadığımız hikaye bir anda nasılda öne geçti, kalplerdeki gerçek sevgiler yıllar geçsede değişmiyor demek, hala özlemle anımsayabilmek için kalplerde gerçek yerleşmiş sevgiler gerekiyor.Babaannemin anlattığı yumurta hikayesini düşündüm, miniğin bütün yumurtayı ağzına koydu an. Çocukluğumda kaynanası ile birlikte oturan bir yeni gelin vardı, kaynanası çok cimriydi, mahallede herkesin dilindeydi. Gelin hamile kalıyor, canı kaynamış yumurta çekiyor, eskiden bahçelerde ekmek yapma fırınlarımız vardı, herkes ekmeğini evinde kendi yapardı, öyle hazır ekmek satılmazdı,gelinde o gün fırında ekmek pişirmek için fırında ateş yakıyor, ateşin kenarınada bir cezvenin içinde yumurtayı koyup kaynatıyor, kaynanası gelmeden hemen fırının başında yumurtayı yiyip, kabuklarınıda ateşte yakacakmış.Tam yumurtanın beyazını yemiş, sarısını yiyecekmiş, kaynanası gelmez mi bahçeye, gelin korkudan yumurtanın sarısını bütün ağzına atmış,boğazının deliğini tıkamış yumurtanın sarısı, gelin nefes alamayınca küt diye olduğu yere düşmüş.Gelin öldü diye yıkamışlar, altınlarınıda boynuna takmışlar, gömmüşler.Gençlerden biri gelinin boynundaki altınlara göz koymuş, gömüldüğü yere gece gidip mezarı kazıyor, gelinin boynundaki altınların asılı olduğu ipi hızla çekiyor, ipi çekmesi ile gelinin boğazındaki yumurta sarısı ağzından dışarı fırlıyor, gelin canlanıyor,genç delikanlı düşüp orada bayılıyor korkudan. Gelin eve dönüyor, herkes şaşırıyor. Günlerce mahallede konuşuldu, cimri kaynananın yüzünden gencecik gelin ölecekti diye. Çocuk aklımla sormuştum, niye boynuna altınları takıp gömmüşler diye, onların dininde öyleymiş derdi. O zamanlar öyle farklı dinler neydi, nasıldı bilmezdim,gerçi bir insanın öldükten sonra mezara nasıl hazırlandığını kaçımız biliyor,  görüyoruz ki. Çocuklar korkar, gençler henüz erken görmesinler diye hep uzak tutuluyor, oysa bu konularda gençleri bilinçlendirmek lâzım diye düşünüyorum. Yumurtanın sarısı,yere düştü yarısı,adem budem çek şunu şuradan,böyle bir saymamız vardı,ebe seçerken çocukluk oyunlarımızda,tamamı nasıldı?

.

Paylaşmak güzeldir

Suskunum

Çok değil bir ay, yirmi gün önce iki bin on bir yılına girerken havai fişekler patlatıldı, ağaçlar süslendi, hediyeler alındı, eğlenceler düzenlendi, dilekler dilendi. Çok mu gürültü yapmıştı insanlar birden bire ülkeler , üzerindeki insanlar, sesler sanki büyük bir yağmur yağarda sel olur, o selle herşey birden bire bir yerlere sürüklenir, işte öyle  sellerin içinde insanlar bir yerlere nasılda sürükleniyorlar. Yine insanlar yanlış duamı yapmıştı demeden edemedim. Son günlerde neler oluyor demeden edemedim. Kim haklı, kim haksız onu yaradandan başkası bilmiyor, bildiğim, gördüğüm, herşey zincirleme birbirini etkiliyen bir yaşamın olduğudur. Ülkelerde olan olaylardan dünyanın her yerinde yaşayan insanlar o veya bu şekilde nasibini alıyor. Korku, telaş, merak, üzüntü, dalga dalga tüm dünyaya yayılıyor. Hani gök yüzü önce kara bulutlarla dolar,korkunç gök gürültüleri kulaklarımızı sağır eder,çakan şimşekler gözlerimizde korku ışıkları ile içimizi ürpertir, arkadan tek tek damlalar düşer, birden bire sağanak başlar, herkes kendini korumak için sığınacak bir yer bulma ile bir yerlere koşar, bazıları yağan yağmurun sel suları ile bir yerlere sürüklenir, yağmur diner, sular çekilir, yollar, evler, selin geride bıraktığı çamur ve artıklarla tanınmayacak halde karşımızda dururlar. Sağ kalanlar şaşkın, suskun, yeni düzen kurma telaşına düşerler, geri kalan yıkıntıları temizlemek, yeni düzen kurma telaşına düşerler. Kaybettiklerini, kazandıklarını düşünmek istemezler. Hayatta kaldıklarına şükrederler sadece. Söz derler, bundan sonra öyle herşeye çok bağlanmayacağız, işte bir anda nasılda her şey yok olabiliyor.Dünyamızda  ülkelerde, insanlarda şiddetli yağmurun ilk belirtileri, ve sonrasını görüyorum ne kadar çok birbirine benzerlikler gösteriyor evrendeki tüm olaylar.  Yinede Rabbim biz kullarını affet bizleri birbirimizle deneme, gücümüzün üstünde yük yükleme ya rabbi diyorum.

Paylaşmak güzeldir