Kırlangıçla Serçenin Aşkı

Yakışıklı kırlangıç  her mevsim  göçmen kuşlar ile birlikte sıcak ülkelerde yaşamak üzere bir ülkeye göç mevsimi göç ediyor. Çevresinde kendisi gibi bir çok göçmen kuş olmasına rağmen oradan başka bir yerde yaşamasını bilmeyen minik bir serçeye aşık oluyor. Serçede tabi ki bu göçmen kırlangıça aşık oluyor. Kırlangıçın dostları,Serçenin dostları bu işe önceleri anlam veremiyorlar, geçici macera diye bakıyorlar. Göç mevsimi nasıl olsa kırlangıç göçmen kuşlarla birlikte başka sıcak diyarlara gidecekti değil mi?

Oysa serçe içinde, kırlangıç içinde durum hiçte öyle değildi. İkiside karşılıklı sevmişlerdi bir birlerini. Kırlangıç göçmen kuşlarla gitmese ,serçesi ile burada kalsa havalar soğuduğunda, yağmurlar başladığında burada yaşayamıyacaktı. Serçe sevdiği,sevildiği kırlangıçla birlikte sıcak diyarlara gitse yolculuğa dayanamıyacaktı. Her ikiside ayrılmaktansa birlikte olmak için bir karar vermeleri gerekiyordu.

Serçe sensiz burada yaşamaktansa,seninle ölmeyi yeğlerim diyerek sevdiği,sevildiği kırlangıçla birlikte göçetmeye karar veriyor.

İkiside sevinçli ,şarkılar söyleyerek ,kanatlarını çırparak gökyüzünde bazen güneşin ışıkları ile,bazen ay ışığının pırıltıları ile yıldızların göz kırpışları arasında günlerce uçuyorlar. İlk günler Aşk sarhoşluğu ile yorgunluklarını hissetmiyorlar.

Bir gün okyanusun üzerine geliyorlar,işte o zaman minik serçe  korktuğunu,yorulduğunu söylüyor sevdiği kırlangıcına. Minik serçe daha önce böyle çok uzaklara hiç gitmemiş,altında ve üstünde masmavi bir dünyası hiç olmamıştı, böyle yerlerin yabancısıydı .

Kırlangıç çok üzülmüştü, serçesini buralarda tek başına yalnız bırakıp diğer göçmen kuşlarla birlikte sıcak ülkelere gitmesi mi gerekiyordu,yoksa sevdiği ile burada kalması mı gerekiyordu ?

Minik aşkı, hiç düşünmeden kendisi ile birlikte göç etmeye karar verdiyse eğer ,şimdi aynısını kendiside yapabilirdi.

Bir birlerini seviyorlarsa eğer birlikte okyanusun derinliklerinde olmak da güzeldi.

Birlikte hızlı ,hızlı kanatlarını önce çırptılar,aşklarını gökyüzüne haykırdılar, pike yaparak suların içine aynı anda daldılar.

Okyanuslarda  yaşayan Uçan Balıklar ,kırlangıçla,serçenin aşklarının hala devam ettiğini,onlardan oluştuklarını söylüyorlarmış denizde yaşayanlara, gemi ile seyahatlerinizde eğer uçan balıkları görürseniz eğer,bilin ki onlar kırlangıçla serçenin aşklarından doğan çocuklarıdır.

Paylaşmak güzeldir

Aşkı Mucit

Sen hiç Mucit tanıdın mı? Diyerek sordu. Düşündüm bir an,evet Muciti görmemiştim fakat icatlarına baktıkça ona hayran olmuş hatta aşık olmuştum. Birde Kaşif var onuda tanımalısın diyerek söze devam etti.Evet Kaşifte bilinmeyenleri keşfedip onları bizlere göstermek için sebepler yaratmıyor muydu?

Mucidin icatlarını düşündüm bir an. Önce kendi bedenimle başladım. Nasılda düzgün bir sistemle icat etmişti. Her bir parçası ayrı bir sanattı,  birbirleri ile uyum içinde  tıkır tıkır çalışıyordu. Kalplerimiz saat gibiydi. Tik, tak, tik, tak… Bizler o seslere nabız atışları diyoruz diye düşündüm. Birde kafamız ve üzerinde,  içinde kurduğu sistem. Diğer organlarımızı tek tek düşündüm birlikte iç içe biri diğerine neden niçin diye sormadan kendilerine düşen görevlerini bilerek nasılda düzgün çalışıyorlardı. Hepsi ayrı gibi görünse de tek noktadan idare ediliyordu . Ağ sistemlerimizi düşündüm,evlerimizde bulunan kablolu teknolojimizi. Elektrik, su, bilgisayarlarımızın ve daha niceleri ile yaşadığımız sorunları:) Oysa bedenlerimizde bunun en güzelini, en düzgününü mucidimiz nasılda güzel icat etmiş. Bir kez daha mucidime hayran olmuş ve aşık olmuştum. Sessizce seni seviyorum mucidim, beni öyle güzel icat etmişsin ki sana aşık oldum,teşekkürler, ellerine, yüreğine sağlık dedim. Ellerine dediğimde Elhamdülillahi Rabbil Alemiyne ayetini düşündüm . Nasılda güzeldi elhamdülillahi Rabbil Alemiyne demek.

Dünyamızı, üzerindeki yaradılmışları, içindeki yaradılmışları düşündüm. Dünyamız dönüyor,bütün yaradılmışlarda üzerinde birlikte dönüyor. Denizler,nehirler, dönme anında dünyanın üzerinden uzay boşluğuna dökülmüyorlar. Mucit nasıl bir sistem kurmuş ki denizler,nehirler, dağlar,insanlar, bitkiler,hayvanlar ve daha niceleri yirmi dört saat hep birlikte dünya ile birlikte dönüyoruz , bir gün oldu diyoruz, bu bir günler geçmiş zaman kavramımızın dışında olarak zamanını bilemediğimiz süresi içinde hep döndü,dönüyor, dönecek. İşte ben bu mucide aşık oldum .

Uzay boşluğu, Sema, Gökyüzü dediğimiz yerlere ruhum ve bedenimle döndüm. İşte orada da Mucidimiz yapacağını yapmış dedim. Güneş,Ay, Yıldızlar ve daha niceleri. Güzel olan ne biliyor musun Mucidim oralara gidemediğimiz halde sen bizim organlarımızı öyle düzgün icat etmişsin ki bize onları gösteriyorsun, hissettiriyorsun, ve onlardan faydalanmamız içinde  Kaşifliğimizi icat ediyorsun.  Keşfetmemiz için Kaşifliğinide bizimle paylaşıyorsun.  Eğer sen bize ,ilk icat ettiğinde bu kaşiflik haritasını vermemiş olsaydın bizler onları nasıl görebilir, nasıl hissedebilir, nasıl keşfadebilirdik. İşte ben bu Mucide aşık oldum.

Hangi adımla anarsanız anın ben sizi duyuyor,görüyor,işitiyorum diyen Mucidim bunları anlamadan,öğrenmeden teknik üretim hatası eşyalar gibi yok edebilirdin de bizleri.

İşte bu kadar güzel, merhametli, hiç karşılık beklemeden sadece şükredin, nankörlük etmeyin diyen Mucit olan Allahım her verdiğin şey için senin razı olacağın sayı kadar şükrediyorum. Çünki biliyorum ki bu kadar çok şey için ne adet,ne de sayı şükür olarak bizler ne söyleyebiliriz, ne de sayabiliriz.

Paylaşmak güzeldir