Kaç yıl geçti aradan şarkısını içinizde hissettiniz mi zaman zaman? İşte ben bunu bu gün hissediyorum, bu şarkıyı yazanda böyle zaman denilen kavramdan, nasibini mi almış ,böyle içinde ki duyguları şarkı sözüne dökmüş diye düşündüm bir an. Hasretler, özlemler, ayrılıklar, yaşanmışlıklar, nasılda üstümüze üstümüze gelir bir anda o an fark ederiz ki yıllarımızın nasılda çabuk geçtiğini. Önce hasretliğin son bulması ile içimizi buruk bir sevinç kaplar, arkasından, acaba soruları sıralanır, kendi geçirdiğimiz yılların hesabını yaparız, neyi nasıl yaşadığımızı düşünürüz, birde kavuştuğumuz, özlediğimiz ,sevdiğimizin yaşadığı yıllarında ki yaşanmışlıklarını merak ederiz, nasıldı, neyi nasıl yaşamıştı, mutlumuydu, sağlıklımıydı. Yaşamlarımızda hepimiz farklı yerlerde, farklı hayatlar yaşadığımızı biliriz. İsteriz ki özlem, hasret, ayrılık sözcüklerinin birleştiği yerde sevdiklerimiz hiç üzülmemiş, acı cekmemiş, hep mutlu yaşamış olsunlar. Oysa hepimizin bildiği bir gerçek vardır, çoğumuz yaşamımızda bir çok sıkıntılar, üzüntüler, mutluluk kadar mutsuzluklarda yaşamışızdır, hasretli günlerde. Ama sevdiklerimizle sevinçlerimizi mutluluklarımızı paylaşmayı isteriz genelde, neden mi ?Sevdiklerimizi üzmek istemeyiz bir kez daha. Önce bir merhaba deriz, nasılsın, sözcüğü arkasından gelir, kelimeler seçilir, yavaş yavaş karşılıklı merak soruları gelir çünkü aradan öyle uzun yıllar geçmiştirki, zaman denilen kutunun kapağı yavaş yavaş açılır, içinde sıkıştırılmış olan yaşamlar tek tek ellerimizle, ruhumuzla kutunun içinden çıkartılır. Hani çeğiz sandıklarındaki yıllarca kullanmadan beklettiğimiz çeğizlerimizi sandığın kapağını açıp içinden tek tek çıkarır, elimize alır, onunla ilgili anılarımızı düşünür, konuşuruz ya işte bu da onun gibidir. Yıllarca sakladığımız kutularımızın içindeki yaşanmışlıklarımızı çıkartırız, önce şöyle elimizle, kalbimiz arasında ölçer, biçer, tartarız, sonrada sevdiğimizle paylaşırız. Bir bakarız ki bedensel ve ruhsal olarak nasılda değişime uğratmıştır zaman denilen kavram, şuh kahkahalar, heyecanlı konuşmalar, neşeli sesler gitmiş, bir durgunluk, daha temkinli sözcükler dökülür dudaklarımızdan. Hey gidi yıllar deriz, işte yapacağını yaptın bizlere, sevinç, mutluluk ,buruklukla içimizde dolaşır bir anda. Ortak tanıdıklarımızıda merak ederiz, onlar nasıldı, ne yapıyorlardı, kim kiminle görüşebiliyordu, sorular ardı ardına sıralanır. Neydi bunun sebebi? İnsanların değerini bilemedikleri en çabuk geçirdikleri gençliklerinin anılarıyla dolu yıllarının üstünden yılların geçmesi, hafızalarında en son kalan görüntülerinin bir anda yer değiştirmesi ile şok diyorum ben buna. İşte resmine baktığımda, o mu sorusu ile defalarca bakıp, bir tek gülüşünün değişmediğini görüp evet bu benim bildiğim kişi diyebilmek, kalple inanmak, heyecanlanmak. Yıllar sonra yine birimiz daha aramıza katıldı diyebilmek ne güzel bir duygudur. Gençlikteki arkadaşlıklar, okul arkadaşlıkları ayrı güzeldir, bunu o dönemlerde çoğumuz anlayamayız, ta ki yıllar hepimizi bir yerlere savurur, sonra tekrar bir araya getirir, işte o zaman anlarız ki gençlik, öğrencilik, arkadaşlık çok değerliymiş, keşke o zamanlar bunun değerini şimdi ki gibi kavrayabilmiş olsaydık deriz. Merhaba gençliklerimiz, merhaba, yaşanmışlıklarımız, merhaba zaman denilen kavramlarımız, bizleri geçte olsa bir araya getiren zaman rüzgarlarımız, yinede teşekkürler dememiz lazım, bunun farkına varamadan, yaşayamadan yok olup gidenleri düşündüğümüzde, şükretmeliyiz diyorum.