Konuşma Sanatı

Her canlı kendisine öğretildiği lisanı ile kendi gruplarından olan hem cinsleri ile kendi lisanları ile konuşurlar. Hayvanlar aleminin kendi aralarındaki konuşma lisanları vardır. Bizler duymasakta diğer tüm yaradılmışların kendine öğretilen lisanları ile konuştukları bir gerçektir. Suyun şırıltısı, taşların kendine göre çıkardıkları sesler vb . bunun gibi sayılamıyacak kadar çok örnekler vardır. İnsanoğlunun konuşması bir başkadır. Hem kendi aralarında hemde diğer canlılarla konuşmaları vardır. Birde kuşlara, kedilere, köpeklere, vb .lerine illaki insanca konuşmaları için verdikleri emekler:) Başarıyorlar mı diye düşünürsek evet başarıyorlar. Çok çalışkan ve akıllı insanlarımız diğer yaradılmışlarıda kendilerine benzetmek için nasılda emek verirler. Faydalıda oluyorlar hani . Birde insanlar arası ilişkilerde konuşmalarımız vardır. Duygu ,düşünce, istek, eleştiri, öneri, övgü,taktir, merak, mutluluk, mutsuzluklarımızı hep konuşarak karşımızdakilerle iletişim kurarız. Herkes kendi bildiği kelime adedince cümleler kurar, yani herkes bir şekilde konuşur. Konuşmayı bilmekle, konuşmanın anlam ve değerini bilmek farklıdır. Ağzımızdan çıkan her sözcüğü önce düşünüp sonra söyleme alışkanlığımız çoğumuzda gelişmemiştir. O anki duygularımızla ağzımızdan sözcükler bir anda fırlarlar, duygularımız olumlu ,düşüncelerimiz olumlu ise pek fazla sorun yaratmazlar, ama o an duygu ve düşüncelerimiz olumsuzsa, ağzımızdan çıkanı kulağımız duymaz deyimi gibi yaşarız da farkında olmayız. Bunun kültürle, eğitimle, çok bilmişlikle bağlantıları var mıdır yok mudur? Eğitimlide olsa eğitimsizde olsa çok şeyin fark etmediğini görüyorum. Hatta konuşma sanatı dersleri alanların bile meydanlarda topluma örnek olacakları yerde en dikkatli olmaları gerekecekleri yerlerde nasılda bir anda kötü örnekler olarak yansımalarını görürüz. Neydi bu? Niçin bir anlık duyularımızla birbirimize düşünmeden, tartmadan sözlü savaş açarız ki? Barış isterken bile sözcüklerimizle savaşı yaşarız:) Konuşurken bizi duyan yaradanımızın korkusunu nasılda içimizden atarız o anda.Hani iyilik yap iyilik bul, kendine söylenmesini istemediğini sen bir başkasına söyleme, kendine nasıl davranılmasını istiyorsan ,karşındakine öyle davran, kötü söz sahibinindir ve bunun gibi yüzlerce yazılıp çizilmiş uyarıcı sözcükleri çoğumuz bildiği halde niçin yaşamımızda, kendimiz önce uygulayalım, karşımızdakine örnek olalım ki en azından kendimizin sorumlu olduğumuz kendimize karşı vicdanımız, ruhumuz rahat olsun diyemeyiz? Hep yazarız, okuruz, öğreniriz, ama uygulamakta hep geç kalırız, ya da unuturuz. Eğitim şart: Bunu kendimizi eğitmek için kullanmak için biraz daha çok çalışmalıyz .Konuşmak için konuşmuş olmaktansa, gerçekten konuşmanın hakkını hem kendimiz için hemde karşımızda konuştuğumuz için vermeliyiz. Yapmadığını yapmş gibi söylemek, anlamadığını anlamış gibi yapmak, herşeyi bildiğini sanıp hiç birşeyi bilmemek ,hak için derken haksızlık yapmak ve bunun gibi biz insanların üstesinden gelmeleri gereken, gelebilecekleri şeyleri niye kulak arkalarına atarlar diye düşünürüm bazan. İnsan olmak hem çok kolay hemde çok zor.

Paylaşmak güzeldir

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Süre doldu. Lütfen kodu yenileyerek tekrar yazınız.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.