Türkiyemizin en sevdiğim ,annelerin,babaların erkek çocuklarını askere gönderirken bu vatan bizim,erkek çocuğumu askere göndermek şerefine nail oldum,asker annesi, babası oldum sevincini ruhunda hissetmesidir. Bizler evlerimizde, sıcak yataklarımızda uyurken, gençlerimizin nöbet tuttuğunu bilmek nasılda güven duyurur hepimize.İşte bu gecede Ataköyde asker gecesi düzenlenmiş, burada nasıl ve neler yapılıyor, çünkü her şehirde birbirine hem benziyor, hem benzemiyor diyeceğimiz farklı şeyler yapılıyor.Ataköyün meydanına doğru yürüyoruz, sokaklar kalabalık, meydana yaklaştıkça müzik ve insan sesleri artıyor.Geniş meydanın ortası boş, etrafına sıralanmış sandalyelerde oturan bayanlar, erkekler, ortalarda koşuşturan çocuklar, meydanın kenarında büyük bir orkestra müzik çalıyor.Bir taraftada yan yana sıralanmış uzun bir masa, köşede de mangaldan gökyüzüne yükselen et kokuları.Erkekler masaların etrafında oturmuşlar mangalda pişmiş etler tabaklarla erkeklerin masasına taşınıyorlar, kadınlar ve çocuklar kokluyor sadece ve karşıdan seyrediyorlar. Erkekler yiyecekmiş bu gece, kadınlar ve çocuklar evlerinde yemek yiyerek gelirmiş. Bunu sevmedim biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar sözünü hatırladım birden, göz hakkı var bilirim, çocukların, hamile kadınların canı çekmez mi diye niçin düşünmüyor bu erkekler?Adetlerimiz böyle diyor kadının biri,yani alışmışlar ve hiç yadırgamıyorlar. Dans müziği başladı,askere gidecek gençlerin adları söylenerek tek tek meydandaki dans alanına davet edildiler. İşte boynunda Türk bayrağı pullarla işlenmiş gençler tek tek meydanın ortasına doğru yanlarında kız kardeşleri, anneleri, yakınlarından birileri ile toplanmaya başladılar, düğünlerde çalınan bir müzik eşliğinde birbirlerine sarılmış çiftler dans ediyorlar.Her dönüşlerinde boyunlarındaki Türk bayrakları ışıl ışıl onlarla birlikte dönüyorlar, o an içim titredi,anneler, kız kardeşler, yavuklular el işi göz nuru kimbilir kaç günde hem ağlayıp hem işlediler bu Türk bayraklarını sevdikleri için, asker göndermek ve asker yolu beklemek sabır işidir.İşte sabırlarını şimdiden gösteriyorlardı,bütün halk toplanmıştı,içerinde yetimler vardı, öksüzler vardı askere gidecek gençlerin arasında, halk onlarada sahip çıkmıştı, onuda bu meydanda en güzel şekilde ağırlıyorlardı.Bu gece için bir ay önce askere gidecek gençler ve arkadaşları Ataköylülerden tek tek dolaşıp para toplamışlardı,o topladıkları para ile bu gece düzenlenmiş.Adetleri böyleymiş, kimsede vermem demezmiş, herkes imkanı dahilinde gönlünden ne koparsa verirmiş.Dansa ara verildi, herkes yerine dağıldı. Yeni bir anons yapılıyor orkestradaki mikrofonla,köyün muhtarı tarafından Ahmet D…. ve ailesi lütfen meydana gelin. Ahmet boynundaki Türk bayrağı ile meydana doğru yürüyor, kına gecelerinde gelinin ortada durduğu gibi dik duruyor, annesi babası yakınları inanmıyacaksınız ama takı takıyorlar,kimi bir yemeni, kimi bir kumaş, kimi yakasına para iğneliyor ,dilek ağacı gibi oldu. Çok hoştu daha önce böylesini görmemiştim, iyi ki gelmişim buralara.Askere gidecek tüm gençler tek tek aynı şekilde meydana geldi her askerin yakını dostları herbirine takılarını taktılar.Meydanda bir sürü dilek ağacı olmuştu, nasılda güzel görünüyorlardı ayrı ayrı.Takı işlemleri bitti, takılar askerlerin omuzlarından, kollarından yakınları tarafından alındı, poşetlere konulmak üzere meydanın kenarına doğru yürüyorlar.Dilek ağaçları şimdi tekrar boyunlarındaki Türk bayrakları ile efeler diyarının olmazsa olmazı harmandalı müziği ile erkek erkeğe oynuyorlar.Her dönüşlerinde, eğilişlerinde boyunlarındaki Türk bayrakları dalga dalga oluyordu, onları seyrederken gözlerimin dolduğunu ruhumun titrediğini ,mutluluk gözyaşlarımın içime aktığını hissediyorum.İşte dedim Milli duygularımız öyle içime işlemişki şu an bu güzellik, beraberlik beni ağlatıyor.Mutluluk gözyaşlarımdı bu ,insanlar sadece üzüldüklerinde ağlamazlar ki mutluluk göz yaşarları ruhun çağlamasıdır derim ben. Ruhum çağlamıştı hemde Niyagara şelalesi gibi .Gece yarısı olmuştu,ama meydan hala doluydu, kimsenin ayrılmaya niyeti yoktu,ben bu güzel görüntüleri çekmek istiyorum, ama şarjı biten kameramla çok azını çekebilmiştim. Birden bağırtılar ,itişmeler, koşuşturmalar ve tepemize düşen çadırın ipleri ile şaşkına döndük,ne oluyordu bütün gözler bir anda etrafı radar gibi taramaya başladı.İşte bir kişi tepesi biraz yüksekçe arabası ile ayrılmak için arabası ile meydandan ayrılmaya çalışırken arabanın üstü çadırın iplerine takılmış ve koparmıştı.yabancıymış, isteyerek yapmadığı kesin ama Ataköyün gençlerinin çoğunun kafası öyle dumanlı ki kasti yaptığını düşünüp birden arabaya saldırıyorlar,adam kurtulmak için hızla arabasını kullanıp meydandan uzaklaşmaya çalışıyor tepemizdeki çadırın diğer ucunuda kopardı,çadır meydandaki bizlerin tepesine kapandı, çığlıklar, feryatlar, bağırışmalar ayyukta,hemen buradan ayrılmalıyız, her an herşey olabilir, ama nasıl, insanlar kilitlenmiş san ki yol bulup çıkabilirsek gideceğiz. Güzel bir gecenin sonunu niçin güzel bitiremez bu insanlar?Neyse kendimize yol bulup uzaklaşabildik sonunda bu meydandan, mutluluk gözyaşlarım şimdide hüzne dönüşen ruhumla durdu birden. Sabah ayrılacaktım bu güzel cennet Ataköyden, misafirlik üç gündür ev sahibini günahlardan arındırır, sılayı rahim(akraba dost ziyareti)yapanada ev sahibinede sevap yazılırmış işte bu güzel iki şeyi birlikte güzel dostum, arkadaşımla yaşamıştık, evime dönmeliydim,sabah kahvaltı sonrası yola çıkacaktım ama öğleden sonra çıkabildim, öyle güzeld ki buraları hiç ayrılasım gelmedi hem sevdiklerimden hemde bu güzel Cennet Ataköyden. yolunuz düşerse oralara sizde hak vereceksiniz bana.