Hafif tatlı esen rüzgarla, ağır ağır adımlarımla sokakların arasında dolaşıyorum. Gündüzün ışığı, gürültüsü, karmaşası gitmiş, sessizlik hakim, arada bir el ele tutuşmuş, ya da birbirine sarılmış tek tük gençler aralarında fısıldaşarak yürüyüp gidiyorlar, ben onları fark ediyorum ama onların beni ne kadar fark ettiğini bilemiyorum. Sıradan biriyim sadece gecenin sessizliğini ruhumda hissederek yürümek, yürümek, yürümek istiyorum sadece. Hafif yokuşu olan sokağın başında durdum, hangi sokağa dönmeliyim dedim, karşımda dört tane sokağa açılan bir kavşaktı köşe. Yukarı doğru yürümeliyim dedim, ne zamandır o sokaktan geçmemiştim, gideceğim yere her defasında farklı yollardan geçerek gitmeyi seviyordum, işte yine öyle yapıyordum. Ağır adımlarla sağa döndüm, hafifçe kendini hissettirmeden yokuş olan sokakta yürümeye başladım. Apartmanlar sokağın iki tarafında sıralanmışla, bazı katlardan loş, bazı katlarından içeri görebileceğim kadar aydınlık olan ışık kümeleri pencerelerden dışarı sızıyordu. Pencerelerden dışarı süzülen ışıklar gibi seslerde dışarı süzülüyordu, sessizlikte bunu daha çabuk anlamıştım. Çoğu televizyondan gelen seslerdi, diziler seyrediliyor dedim içimden. Fakat oda ne? Okumaya devam et “Gece Işıkları”
Sepetçioğlu
Egenin güzel şehirlerinden birinde geçmişe yolculuk diyorum ben buna. Sabah Söke tanıtım videosunu seyrederken, beyin loplarımın bir yerlerine sıkışmış, üstü örtülmüş bir çok anımın üstündeki örtü kalktı sanki bir anda. Nefes almak istiyorlardı sanki. Bizleri buradan çıkar, biz burada eziliyoruz, kurtar diyorlardı. Anılarımızı arada sıkıştıkları yerlerden kurtarmalıyız ki özgürlüklerini yaşasınlar. İşte bende öyle yapmaya karar verdim, benimle birlikte toprağın altında ileride yok olmalarına gönlüm razı olmadı. Anılarım yer yüzünde gelecek nesiller için kalmalıydı. Onlar öğrenmeliydi geçmiş insanların yaşamlarındaki müziklerini, danslarını, duygularını, bizde öyle değil miyiz? geçmişten bir şeyler öğrenmek için. Kazılar yapılıyor, müzeler açılıyor, bizler olanaklarımız dahilinde buraları ziyaret ederek geçmişte yaşayan insanların geleneklerini, göreneklerini, duygularını, düşüncelerini öğrenmeye çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü ne kadarını nasıl anlıyabiliyoruz o tartışılır, herkese göre farklı algılamaların var olduğunu düşünüyorum. Modacılar kıyafetlerini, mimarlar bina tarzlarını, mutfakla işi olanlar pişirme ve yemek tatlarını, eşya üretenler eşya modellerini vb. inceleyip üzerine yeni teknoloji ilaveleri yapıp (modernize) edip yeni bu zamana uygun şeyler üretmiyor mu? Parmak arası ayakkabılar, saç modelleri, kıyafetler vb. lerini müzelerde gezdiğimizde görüyoruz, işte ozaman anlıyoruz ki geçmişten geleceğe hep aktarımlar olacak. Bende bildiklerimi, yaşadıklarımı aktarmalıyım ki bende dünyadaki yaşamımda kendime düşen görevimi yapmış olmalıyım. İşte burada çocukluğumda düğünlerde sıkça gördüğüm, izlediğim Söke bölgesinin bilhassa kadınları tarafından oynanan sepetçioğlu oyun havasının nasıl oynandığı. Okumaya devam et “Sepetçioğlu”