Ömür

Sevmek,sevilmek,

Özlemek,özlenilmek,

Hepsi bir.

İnsanız,severiz, özleriz.

Sevilmek,özlenmek isteriz.

Ruhumuz,bedenimiz,

Yemek ,su gibi ister.

Dudaklardan dökülen,

Seni seviyorum sözleri

Hem kendimizi,

Hem başkasını,

Mutlu eder.

Mutlu olmak ,mutlu etmek,

Çok kolay,çok zor .

Sevelim,sevilelim,

Özleyelim, özlenelim.

Ömür dediğimiz nedir?

Gitti,gidiyor.

Dön arkana bak,

Kalan izlerin nasıl?

Bugün nasıl olacak?

Yarın meçhul.

Susma!  söyle.

Seni seviyorum,

Seni özledim de.

Kaybetmek,kaybedilmek,

Olsun ya da olmasın,

Yarına bırakma .

Yarınlar hiç bitmez,

Ömürler biter.

Barlar Sokağı

Yokuş aşağı,yokuş yukarıda yürüsek  gece ve gündüz görüntüleri nasılda farklı. Gündüz sessiz,sakin,teraslarda masaların üzerine ters kapatılmış taburaler,sandalyeler, işini bitirmiş korkuluklara elleri ve vücudu ile dayanmış etrafı seyreden birileri. İşte merdivenlere oturmuş iki bayan başında örtüsü,üzerinde pardüsesi,  bir tanesi genç yakışıklı delikanlıya sol elini uzatmış dövmesini yaptırıyor, diğeride etrafı seyrediyor,arada birde arkadaşının dövmesinin yapılışını seyrediyor. Gençlik dedim hafifçe gülümsedim, nerede nasıl ,ne olursak olalım gençliğin içimizdeki yaşam tutkularımızı hep var olduğunu olgunlaşmak için içimizdeki dürtülerimizi yaşamamız gerektiğini düşündüm.

Sokakta her renkden,her lisandan,her türlü giyimli insanlar yürüyorlar,kimi yokuş aşağı,kimi yokuş yukarı,kimi hızlı ,kimi yavaş, arada arabalar geçiyor insanların kaldırımlardan inişlerinde hafifçe duruyorlar, karşıya geçmelerini bekliyorlar.

İnsanların yaşamalarının birbirine nasılda bağlı olduğunu görüyorum.

Gündüz herkes bir yerlerde ,sokak sessiz ve sakin. Geceyi düşündüm bir an.Şıkır şıkır al beni kıyafetli bayanlar,onlara eşlik eden ya da eşlik edeceğini düşünen genç,yaşlı erkekler. İncir reçeli filmini düşündüm .Kimbilir kimler incir reçelini sevmiyorum,ya da seviyorum diyordur,bilinmez.

Bu sokak başka bir sokak,gündüz evlerde, iş yerlerinde ve nice yerlerde üç kuruşa, beş kuruşa çalışmak ve onun yorgunluğunu atmak için gelenler,tatildeyim,tadını çıkarmalıyım diyerek gelenler, sezonluk çalışmak için gelenler,av peşinde olanlar ve avlanmayı,avlanma ile karıştırıp avlananlar sanki kocaman bir orman. Birde buralardan rızık kazananlar,kazandıranlar. Sezonluk kazanmak ya da kaybetmek için gelenler. Ruhsal,bedensel kazanç ve kayıplar diyorum.

Güneş hafif hafif dünyanın bir başka yerinde doğmak için burayı terk ederken ,masanın üzerindeki tabureler,sandalyeler tek tek masanın etrafında yerlerini alıyor. Her barın kendi bünyesinde hızlı koşuşturmalarını seyrediyorum. Komi,garson,idarecesi gece için hazırlıklarını tamamlıyorlar. Değişmeyen bir düzen.

Gündüz sessiz ve sakin gece sabaha kadar sokağı,terasları,içerileri dolduran insan ve sesler,her yerden müzik ve seslerin bir birine karıştığı savaş alanı. Savaşlar hep silahlarla olmaz,bazan böyle savaşlarda olabileceğimizi düşünüyorum. Ülkeleri ele geçirmek gibi insanlarda bir birlerini böyle yerlerde ele geçiriyorlar. Kimi parasını, kimi kalbini, çaldırmak,ya da çalmak için nasılda savaşıyorlar.

Bide bu savaşın gizli kazananlarını ve kaybedenlerini düşündüm. Kazanmak ve kaybetmek nedir? Bazıları bu dünyada kazanır,bazıları öbür dünyada. Bazıları hem bu dünyada kazanır,hemde öbür dünyada kazanacağını zanneder.

Barlar sokağının gizli kazananları ortalarda görünmeyen ama kazananları,işte onlar aralarda dolaşırlar kimse anlamaz onları kimse bilmez .yedi kat gök,yedi kat yeryüzü gibidirler.

Ben incir reçelini severim , düğlek(erkek incir) olanından değil,gerçek incirin kendisinden yapılanını,hem lezzetlidir,hemde tatlıdır,olacaksa gerçek incir reçeli olsun,ağzımızda burukluk,acı tad yapmasın.