Herkes koltuklarda oturmuş,ellerinde sıra numaraları,gözleri ekranda değişen rakamlarda. Hepsinin yüzünde farklı duygularla yansıyan ifadeler. Her insan bir birey ve hepsinin kendi iç dünyasında yaşadıkları var. Yaşlısı,genci,hastası,sağlamı, kadını,erkeği,birde büyükleri ile birlikte gelen kız ve erkek çocukları.
Bir metre çapı olan bir direğin ertafında ,gözünde siyah gözlüğü,saçında kırmızı kurdelası,ayağında pembe terlikleri,elinde kahverengi minik saplı çantası olan dört yaşında olacağını tahmin ettiğim kız çocuğu kendince saklambaç oynuyordu sanki. Gözlerim saklandığı kişiyi aradı. İşte babasının kucağına oturmuş,aynı yaşlarda hafif tombul erkek çocuğu, onunda gözleri kız çocuğunun hareketlerini takip ediyor benim gibi. Kız çocuğunun direk etrafındaki dönüşleri,kendi etrafında dönüşleri, gözlüğünü eli ile düzeltmesi, vücudunu eğip bükmeleri nasılda kendi yaşındaki erkek çocuğunu davet ediyordu. Erkek çocuğuda işte babasının kucağından yavaşça aşağıya doğru kaydı,ürkek adımlarla kız çocuğu gibi direğin bir köşesine geldi, o minik elleri ile direği tuttu,başını bir uzatıyor, bir saklıyor. Türk filmerini düşündüm bir anda. Çocukluk aşkları böyle mi başlıyor diye düşündüm.
Aşk kelimesinin ne olduğunu bilmeden daha çocuklukta oyunlar halinde sanki aşkı yaşamayı öğreniyor minik insanlar. İşte minik kız çocuğunun minik erkek çocuğunu kendine davet etmesi nasılda çocuksu oyun olarak düşündüğümüz hareketler olarak görünüyor. Bunu başka insanların isteği ya da öğretisi olarak yapmadıklarını,bu duyguyu yaradanın kendilerini yaratmadan çok önce öğrettiğini düşündüm.
Kız çocuğunun annesi ,erkek çocuğunun babası farklı sıralarda otururken, iki minik, nasılda kendilerine bir anda oyun dünyasını kurmayı başardılar. Minik kızın annesinielindeki kağıda baktı,kalktı,işini yapmak için bankoya doğru yürüdü, minik kız hala direğin etrafında saklanıyor,kıvrılıyor,bükülüyor, gülücüklerle nasılda mutlu. Bir anda annesinin yerinde oturmadığını fark etti,etrafı gözleri ile radar gibi taradı, işte annesi oradaydı, koşarak annesinin yanına gitti. Annesi korunduğu limanıydı. Limanına ulaşan gemi gibi bir sağa,bir sola eğilip,bükülmeleri ile tekrar gözleri minik erkek çocuğuna dönmüş olarak oyununa devam ediyordu. Buradayım,henüz gitmedim diyordu sanki. Minik erkek çocuğuda babasının kucağına oturmuş,gözleri ile minik kıza bakıyor. İkisininde gözlerinde ki o sıcak sevgi kıvılcımlarını gördüm.
Henüz öyle saf ve temiz ruhları var dedim. Dünyanın çirkinlikleri ruhlarını kirletmemiş. Sadece oyundu onların yaptıkları,ve nasılda güzel oynuyorlardı. Minik kızın annesinin işi bitti,kızının elinden tutarak götürüyor, kapıdan dışarı yürüyerek anne kız tam çıkmak üzere adımlarını atıyorlardı, Minik kız son bir kez daha geriye başını çevirdi,gözleri ile minik erkek çocuğunabaktı,gözleri sevgi ve hüzünle gitmek zorundayım dercesine bakıyordu.
Erkek çocuğuda elinden oyuncağı alınmış bebekler gibi şaşkın ,kız çocuğunun arkasından bakıyordu,kendisine dönen bakışları gördüğü an gözleri sevinçle parladı. Nasılda güzel,sessiz bir vedalaşmaydı o. Anne ve baba miniklerin dünyasındaki bu oyunun farkında bile değillerdi .