Bu gün pazar hava çok güzel,baharın müjdecisi,asmalarda incecik uzun,uzun bir yerlere sarılmış ,düşmemek için tutunan dallarda yeşil renkli yapraklar kış uykularından asmanın uyandığını haykırıyorlar. Kışında salamura asma yapraklarından sarmalarımızı yemiş olmamıza rağmen bir anda içimi sevinç kapladı. Çocukluğuma,gençliğime döndüm bir anda. ‘ Turfandayı tattık ,tasayı tusayı attık’ nakaratları ile mahalle komşuları toplanır birlikte herkes evinde bulunanları toplar getirir,birlikte Ege de ‘göce’ başka bölgelerde kısır denilen ,Ege topraklarında üretilmiş, değirmenlerde çekilmiş iri bulgurla yapılan ve taze asma yaprakları ile yenilen bahar yiyeceğimizi bir anda özledim.
Evlerde üretilen koruk ekşilerinin tadıda bir başka güzeldir. Göceyi koruk ekşisi ,el yapımı salçası,bahçelerden koparılan dereotu,maydanoz, taze soğan yaprakları,kurutulmuş süs biberlerini ufalayarak içine doldurmak ayrı güzeldir. Herkes evinde,bahçesinde olanları getirirdi. Olmazsa olmazı Egenin Zeytinyağı ile nasılda lezzetli olurdu. Kocaman, derin en az üç tepsiye konulur,yaşlılar,gençler,çocuklar için kocaman sinilerin içine tepsiler konulur,yer sofralarında kimi kaşıkla,kimi asma yapraklarını kaşık yapıp yerdi. ‘Sini’ Bakırdan ya da aliminyumdan yapılmış kocaman ince kenarlı tepsilere denirdi. Bilgi yarışmalarını düşündüm bir an:) Sini nedir diye sorsalar acaba kaç kişi cevabını bilir?
Bahçesinde asması olmayan yoktu,herkes asma yapraklarını toplar, bahçeye yakılmış ateşin üzerine üç bacaklı sacayağı konulur,üzerinede kocaman bir kalaylı bakır tencere ile su konulur, su kaynamaya başlayınca yıkanmış taze asma yaprakları konulur,bakır kevgir ile şöyle bir alt üst yapılır,yaprakların asiti alınırdı,tencerede yaprakların yeşil rengi suyu boyardı,yapraklar hafif solmuş bir renkle kevgire konulur ,suyu süzülür,iliştirin,ya da kalburun içine konulur,orada tekrar suyu süzülür, sinilerin iç yan kenarlarına öbek,öbek herkesin rahat alması için konulur. Kimi kaşığı ile taze yaprağına göcesini koyar,başını şöyle havaya dikerek ağzına götürür,kimi yaprağı üç parmağının arasına alıp tepsinin içine batırır göceyi doldurur,başını havaya kaldırır lüp diyerek ağız boşluğuna atar. Başlar niye yukarı kaldırılır,diye sormayın, denemelisiniz:)
Kevgir kelimeside artık unutulur oldu,yerini kepçe aldı. Kevgirler uzun saplı, bakırdan,delikli olurdu. İliştirde yerini süzgeçlere bıraktı. İliştirde bakır ya da Aliminyumdan olurdu. Şimdi yerini plastikler,çelikler,aldı. Kalburunda yerini saplı,sapsız plastik,çelikler aldı. Kalbur,ince tahtadan yapılmış kasnak boşluğuna paslanmaz tellerle kafesler yapılmış delikli bir kap.
Kalbur deyince hoş bir anımı hatırladım. Canım annem Allah rahmet eylesin. Vefatından beş yıl önce,canı patlamış mısır istemiş, evindeki kalbura bir avuç mısır koyuyor,ocağın üzerinde patlatacak. Bir anda kalbur alev alıyor,acele ile söndürüyor, elinde ortası delik bir kalburla,yanımıza geliyor,gülüyor. Ne oldu diye sorduğumuzda. Bu kalburun telleri plastikmiş,ben ne bileyim diyerek hayıflandı. İşte şimdi kalburlar yine var fakat ateşe dayanıklı değil:)
Bu gün pazar, bahar geldi,mutluluğu,ve hüznü aynı anda yaşamak diyorum ben buna,çağlalar çiçekten meyvelere dönüştüler,turfandayı tattık,tasayı,tusayı arkaya attık,diyerek yedik:) şimdi taze minik asma yapraklarında,haftaya kalmaz,onlarda ağzımıza,midemize yakışırlar değil mi:) Şükürlerimizi hiç unutmadan bu güzel nimetlerimizi,israf etmeden yiyebilmeliyiz .
Taze asma yapraklarının bağırsak parazitlerine en iyi çare olduğunu kulağınıza fısıldasam inanırmısınız:)