İnsanlarımızın yaşadığı sürece farklı şekilde faydalandığı, olmazsa olmazıdır akala.Egenin, Akdenizin geçim kaynağıdır yıllardır. Çocukluğumuzda tarlasında dolaşırken boyunun uzunluğu, üzerindeki koza sayısı ile hem içinde kaybolurduk,hemde kozalarını saymakta zorlanırdık. Her kökünde en az seksen doksan kozası olurdu. En çok sevdiğimizde meydandaki akala dağının en üstüne çıkıp yuvarlanarak kaymaktı. Nasılda çocuklar kahkahalarla yuvarlanırlar, tekrar tepeye tırmanırlar,yine aynı çocuksu kahkahaları ile yuvarlanırlardı, yorulmak bilmeyen güzel çocuklar şimdi baba,dede oldular.Hala çocukluklarında ki akala işlerini yapanlar var ,ya son çırpınışlarla ölmemek için direniyorlar,ya da çoktan başka çareler arıyor oldular. Biraz önce televizyonda akala üretimi ile ilgili bir konu ve film izledim. Yanlışları görüp susamamak benim ki,biliyorum. Yanlışlarımızı nasıl, ne zaman düzelteceğiz toplum olarak? Kadın olarak evimizin penceresinde yetiştirdiğimiz çiçekleri düşündüm ister istemez . Saksımızdaki çiçeklerimizin büyümesi için toprağını değiştiririz, vitaminler veririz çiçeklerimizin yaşayabilmesi için. Biliriz ki saksımızdaki çiçeğimizi besleyen minerallerle çiçeklerimiz büyür.Her çiçeğin büyümesinde farklı minerallere ihtiyaç vardır. Gen yapıları farklıdır, genlerini besleyecek mineraller bittimi büyümesi durur, başka bir çiçek dikersek onun minerali olanlarla o büyür. İşte akalaların ekildiği tarlalarda yıllardır toprağındaki minerallerini akala olarak bizlere geldi, toprakta akalayı büyütecek mineraller tükendiyse tonlarca ilaç parası ödeyip toprağı hala zorlama yerine niçin topraktaki diğer mineralleri kullanmak üzere farklı bitkiler yetiştirmeyiz acaba? Alışkanlıklarımızdan mı vaz geçemiyoruz, yoksa aklımız mı ermiyor, yoksa vatandaşa sadece benden krediyi aldığında sadece pamuk ekeceksiniz yoksa kredi vermem mi deniliyor? Pamuk ekeceksin, gübre alacaksın ,satışını bana yapacaksın diye diretmelerle vatandaşları yerle gök arası sıkıştırmalar nedeni ile mi her geçen yıl toprağın efendisi dediğimiz halkımız borç batağına sürüklenir oldu? Çevremde ki akala tarlalarından üretilenlerimizi hastanelerde, evlerimizde, üzerimizde, midemizde, ısınmalarımızda kullandığımızı hiç düşünmeyiz. Hastanelerimizde gazlı bez, pamuk, kumaşlarından kıyafetlerimiz, yağından mutfaktaki yemeklerimizde yağ olarak, köylerimizde köy ekmeklerinin yapımında bahçe fırınlarında yakılması, kuzine sobalarında tutuşturucu olarak kullanılması, bahçeye kurulmuş iki taşın altına uzun uzun konularak yakılıp üzerindeki tavada yapılan kızartmalarımıza veren lezzetini düşündüğüm de içim acıdı birden. Toprakta akala dediğimiz(bilmecelerde bir pamuk cinsi diye sorulur) pamuğumuzu büyüten mineralleri bitmiş olabilir,ama biz biliyoruzki o mineral bitmiş olabilir ,başka bir mineral araştırılması yapılıp en çok olan mineral tespit edilip o mineralin besliyeceği başka bir bitkimizi ekip, onun üretimini tonlarca gübre borcuna vb.lerine girmeden halkımız üretebilir, hem halkımız,hemde devletimiz borçlarla sıkıntı yaşamaz, hemde yeni iş imkanlarımızda halkımıza kazanç kapıları açılır. Hiç akala ekecek toprağım olmadı ,akalayı komşularımızın topraklarında gördüm ,yaşadım ey Allahım kimine akıl kimine toprak veriyorsun,ikisi niçin bir araya gelmez ki:) Toprağı olan kullanmasını bilmiyor, bilenin toprağı olmuyor, birlik kuvettir ayrılık azaptır diyorsun .
Topraklarımızı tanıyalım, ürünlerimizi bilinçli yetiştirelim ki gelecek nesillerimizede miraslarımızı bırakabilelim.