Derinden gelen bir ses hadi kalkmalısın,diyordu seni arıyorlar. Gözlerimi açtım,kulaklarımı,sese odakladım,çalan telefon hangisiydi? Salondaki telefondu çalan,yetişmeliydim:) Alo ,geçerken uğramış sesini duyuramamıştı,bugün birlikte gideceğimiz yer için arıyordu. Tamam gel birlikte gideriz. İkimizinde aynı yerde işimiz vardı. Hemen hazırlandım, evrak çantamda evraklarımın kesin olarak emin olduğunu düşündüğüm çantamı da alıp arkadaşımla birlikte yola çıktık.
Haftanın ilk günü böyle yerler nedense hep yoğun olur, herkes bir an önce işlerini bitirme telaşındadırlar. Arkadaşım iki üst kattaki yerde işlerini yapmak üzere ayrıldı. Bende evraklarımı gözden geçireyim dedim. Nasıl? Çantada her şey var ama gerçek lazım olan evraklar evde kalmıştı. En son gözden geçirdiğimde çantama koymamıştım. Üzülmedim 🙂 Hatta sevindim,bu gün burası çok yoğundu,geri dönmek işime geliyordu. Hemen üst kattaki arkadaşımın yanına çıktım, evraklarımı evde bırakmışım, ben geri döneceğim, ne dersin dedim. O işlemlerini yapmaya başlamıştı, onun bulunduğu bölüm sakindi. Evraklarını alıp gelebilirsin sözünü söylediği an,bu gün bunu yapmak istemediğimi söyleyip ayrıldım. Haftanın ilk gününü farklı geçirmek istiyordum, yolumun üzerinde ki Halk Eğitim Merkezinin önünden geçerken,bir anda çocukluğumda bahçesinde, odalarında koşuşturduğum günler aklıma geldi. Aradan uzun yıllar geçmişti, şimdi neler değişmişti, kimler,neler yapıyorlardı?
Bina çok eskiydi,nasılda sağlam yapılmıştı, sokağa açılan büyük iki kapısınıda kilitlemişler, bahçe kapısından giriş yapmışlardı. Bahçe kapısından girdim,sağ tarafta bayanların el sanatları ,dikiş,nakış çalışmalarını yaptıkları bölümden bayan sesleri geliyordu, kapısı açıktı bir kaç baş bana döndü, göz göze geldik, sol taraftaki kapının üstünde idari bina yazıyordu. Ben idari binaya gitmek için yönümü idare binasına döndürdüm. Taşlar nasılda düzgün kesilmiş ve yerleştirilmişti, kimbilir kaç yıl önce insanlar tarafından yapılmıştı. Binaya bakarken bir an düşündüm, şimdi bedenleri nerede, ruhları nerededir diye. Kimbilir bu binada zamanında kimler doğmuş,kimler ölmüş, kimbilir hangi çocuklar nasıl oyunlar oynamışlardı. Mutluluklar, acılar, sevinçler,aşklar yaşanmıştı,bu duvarlar konuşsa bizlere neler anlatırlar kimbilir.
Binanın genişçe giriş bölümündeyim, sol tarafta,sağ tarafta oda kapıları sıralanmış, tavanı nasılda yüksek yapılmış. İnsanlar o zaman daha iri oldukları için mi binanın tavanı yüksekti, kapılar daha genişti? Sol taraftaki kapı açıktı iki bey masalarında oturmuşlar bir şeylerle meşguller, selam vereke içeri girdim, oturdum. Kimlerdi, görevleri neydi bilmiyordum, öğrenebilirdim,çünkü aynı dili konuşuyoruz şükürler olsun. Gelme nedenimi söyledim, düşüncelerimi, meraklarımı dile getirdim. Konuştukça karşılıklı meraklarımız ve ortak yaşamlarımızdaki insanlarla farklı yerlerde, farklı şartlarda bağlarımızın olduğunu öğrendikçe karşılıklı şaşkınlıklarımız artıyordu. Evet aynı yerde büyümüştük, zaman dilimleri farklı olsada .Aile büyüklerimizin isimlerini karşılıklı sıraladıkça konuşma heyacanımız öyle arttıki gözlerimiz, yüreğimiz,anılar iç içe girdi bir anda. İyi ki gelmişim. Biraz sonra bir sergi açılışımız var sizde gelir misiniz? Daveti ile bir kez daha mutlu oldum. Bu günümü gerçekten farklı geçirmeyi istemiştim ve işte gerçekleşiyordu. Gideceğimiz yerde yeni insanlar tanıyacaktım, yeni bilgiler edinecektim, yeni dostluklar kuracaktım.
Halıcılık kursunda üretilen halıların tanıtımı, kursun hem anne, hem eş, hem iyi bir sanatçı olduğunun kursiyerlerini tanımak nasılda güzeldi. Anadolu kadınlarımız çok becerikliler yeter ki imkan verilsin.
Açılışa davetliler birer ikişer geliyor,bahçe dolmaya başladı. Açılış sonrası gelen davetlilere ikram edilecek yiyeceklerde becerikli kursiyerler tarafından hazırlanmıştı. İşte onun içinde bahçeye masa ve sandalyeler serpiştirilmişti. Karşımda açılış için gelen çelenkler ve gönderenlerin isimleri, her şey iyiydi. Resimçekme tutkum için iyi bir ortamdı, çekilecek ne çok şey vardı şu an çevremde, mutluydum. Bir tane çektim, ikincisinde bir anda yağmur damlacıkları tek tek üzerimize damlamaya başladı. Açılış için bahçeye hazırlanmış herşey acele ileiçeri taşınmaya başladı, davetliler iki iri çam ağacının altında toplanmaya başladılar. Çam ağacı şemsiye görevini yerine getiriyor dedim. Yağmur hızını arttırdı, bir an önce açılış yapılmalı ve davetliler içeri alınmalıydı,yoksa suya düşmüş kediciklere dönecektik:) Neyse acele ile açılış yapıldı,davetliler içeri alındı,bayanların el emeği ,göz nuru,el dokuması halıları sergilerini tek tek ellerimizle dokunuyoruz, renkleri, desenleri,boyutları ile hepsi ayrı güzeldiler.
Üretken kadınlarımızı taktir etmemek mümkün değil, üretecekler, istekliler,pazar nasıl kurulacaktı,neler yapılabilirdi,fikir alışverişleri konuşuluyordu.
Halılar,sohbetler,ve yiyeceklerin ikramları için bir alt kata geçiş. Bahçedeki masalar ,sandelyeler içeri yerleştirilmişti, üzerinde el emeği ikramlar konulmuştu. Hepsi sanki pastahanelerde yapılmış gibi şekil ve tattaydı. Bayanlar kendi aralarında yaptıklarının tatlarını konuşuyorlardı, kim hangisini yapmışsa diğer arkadaşına tadına bakmasını öneriyordu, o zaman anladım, halı dokumak kadar mutfaktada becerikliydi bu bayanlar, en kısa zamanda bayanlar arasında yarışma düzenlenmeliydi kermesler yapılmalıydı.Konuşmalarına katıldım,beğendiğimi söyledim, bir bayan tabağın içinde duran bir kurabiyeyi göstererek bunun tadına bakar mısınız ben yaptım diyerek işaret etti. Evet gerçekten güzeldi. Resimlerimi çektim, vedalaştım, tekrar görüşmek üzere ayrıldım.
Mutluydum, bu gün farklı bir gün geçirmek istemiştim, ve daha önce birlikte olmadığım kişilerle tanışmak için gittiğim Halk Eğitim Merkezinden bir anda kendimi güzel Anadolu kadınlarımızın el emeği göz nuru sanatlarını sergiledikleri açılışta bulmuştum. Hepsi becerikli,misafirperver ve cana yakındılar.