Güneş, bulutların arasından bir görünüyor, bir yok oluyor, ocak ayı olmasına rağmen üşümeden sokaklarda dolaşılabiliyor. Yağmurun sesine bak aşka davet ediyor şarkısını söyleyerek, camdan dışarı seyretmek nasılda güzeldir. Yağmurun camlara vuran sesi ile cam önünde uyumak da ayrı lezzettedir. Bunun tadını bilenler fırsat buldukça yağmurun sesi, soba dan gelen yanma çıtırtıları ile nasılda keyiflenirler. Şimdi sobadan gelen yanma çıtırtıları artık öyle azaldı ki, klimaların sesleri ile aynı tadı alamaz olduk. İnce ince yağan yağmurun altında yürümek ayrı tattadır, hele ki sevdiğin, sevdiklerinle gerçekten yağmurun altında yürüme düşüncesinde hem fikirsen ayrı güzeldir, şen kahkahalarla, minik su sıçramaları ile ay, uy, of sözcükleri ile insanı rahatlatır, keyiflendirir, birde çaresini biliyorsan, yağmurdan ıslanıp eve döndüğünde sıcak bir duş almak en güzel yanıdır. Yağmurda ıslanma sonrası üşütme, aksırma tınsırma vb. lerine karşı en iyi çaredir sıcak duş almak, vücut için çokta faydalıdır, zaman zaman yağmurda dolaşmak ve arkasından sıcak duş almak, büyüklerimiz saçlarınızın uzaması, beslenmesi için yağmur suyu ile saçlarınızı yıkayın derlerdi hep. Şimdi yıkama yerine yağmurda dolaşmayı tercih etmek hem kolay, hemde zevkli diyorum ben. Çocuklarım ve arkadaşları ne zaman bir araya gelseler gösterişsiz fakat lezzetini hiç bir yerde bulamadıkları köftecilerine gitme alışkanlıklarına bugün benide ortak edecekler, sende bizimle gel ne olur, gerçekten çok lezzetli köfteleri ve salatası diyerek benide işte böyle yağmurlu bir günde yağmurun hafif hafif yağdığı sırada yanlarına alıp köftecilerine götürdüler. Söyledikleri gibi dikdörtgen, eski bir bina (tavanı hayli yüksek) altı masalı her masada dört sandalyesi olan basit, sıradan bir yer ve birde büyükçe mangal. Son beş porsiyonluk köftesinin olduğunu paylaşmamız gerektiğini söyledi yerin sahibi. Gençler onada razı oldular, beş kişiden fazlaydık, olsun, gönüller bir olunca herşey güzel oluyor. Gençlerin her zaman köftecimiz diye sahiplendikleri yerde köftelerimizi beklerken birden bire güneşin ışıkları arasında sanki gökten irili ufaklı binlerce inci yağıyordu gökyüzünden. Güneş ve dolu taneleri bir arada olunca nasılda güzel bir görüntü oluşturuyor, oturduğum yerden dışarıyı seyrediyorum, Gökten birbirine çarparak dolu tanelerinin çıkardıkları seslerle güneşin onlara yansıması ile binlerce inci tanesinin yollara dökülüşünü seyretmek gerçekten çok güzeldi. Dolu tanelerini sevmiştim , iyi sizlerde yeryüzümüzü güzelleştiriyorsunuz diye düşündüm o an. Köftelerimiz ,salatalarımız ortak yenmek üzere masalarımıza servis yapılmıştı. Bizim masamıza tek tabak salata, iki tabakta köfte düşmüştü, kalanyarısınıda diğer küçük masamızda oturan grubumuza verilmişti.(masalar küçük, birleştirme olamıyordu) Karşı masadan sesleniyor birisi tabağın kenarına konulan çeşninin esası ne onu sen anlarsın, bu köfteye lezzet veren işte o, onun ne olduğunu sen anlarsın diyor. Evet lezzetin ne olduğunu içinde ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu küçük bir ekmek parçasının içine birazcık koyup hafif hafif çiğneyerek hem lezzetini hemde kokusunu almaya çalışıyorum, hepsi pür dikkat, neymiş bunlara köfteyi sevdirten çeşni? Kolaydı, çeşni bildiğim şeylerdi, salatayıda çok seviyorlardı, bu salatayı hiç bir yerde böyle tatda bulamıyoruz diyorlar , anlaşıldı, onunda sırrını çözmeliydim:) Neyse bildiğim şeylerden yapılmıştı. Köfte onlara lezzetli ama bana basit gelmişti daha iyi lezzetlerimi düşündüm. Yağmur , inci tanaleri ve güzel, sevgi dolu paylaşımlı bir köfte partisi. Mutlu olmak için ne çok nedenlerimiz var. Yaşamlar öyle sanıldığı kadar çok uzun değil, onun için kendimizi sevelim, yaşama pozitif bakmak için büyük nedenlerin peşinde koşma yerine yaşadığımız anın değerini bilip, onu ruhumuzla kendimize, çevremize yansıtmayı öğrenmeliyiz. İnci taneleri su olup, kimbilir nerelere, nasıl gitti, yok oldu, işte bizlerde birgün, inci taneleri gibi hep yok olacağız, onun için anı yaşamayı, değerini bilmeyi öğrenmeliyiz, öğretmeliyiz, hani bunun farkında olamayıp, herşeyde kendine sorun yaratanlarımız olur, hiç birşeyden mutlu olmazlar ya. Yaşadığımız, nefes aldığımız her an bizler için büyük bir nimet onun değerini bilelim, şükredelim, kendimizi mutsuz edecek sebepleri düşünmektense, mutlu olmak için ne kadar çok sebeplerimizin olduğunu düşünmeliyiz diyorum. İnci taneleri gibi su olup bir yerlere akıp yok olmadan önce.