Ne Seninle, Ne Sensiz

İçimizde, kendimizle savaştığmız anlar olur bazan hani? Öyle çok severiz ki birini  ,kimse ile paylaşamayacak kadar sahipleniriz,ama bunu sadece kendimiz biliriz, İlgilenmez gibi görünürüz ,hatta engeller koyarız aramıza, kendimizden uzaklaştırmak isteriz, oysa kendimizi kandırdığımızı da biliriz. Uzaklaştırdığımız anda nasılda özleriz. Sözleri canımızı acıtsada, hep bekleriz, belki arar diye. Aramadığında gururumuzla, duygularımız arasında iç savaşımız başlar, kendimize itiraf edemediğimiz duygularımız farkında olmadan siteme dönüşür, istemediğimizi söylediğimiz anı geri almak isteriz, isteriz ki, gelsin, zaman geçmek bilmez, acı da olsa bir şeyler söylemesini bekleriz. Peki neydi bizi böyle ikilem yaşatan duygu ve düşüncelerimiz? Bizi bizden iyi tanıdığını hissetmemiz miydi, bizi birşeylerden koruduğunu kabullenmiş edememişliğimizdi, aşırı bağlanma korkularımızmıydı, hepsi olabilirmiydi? Evet kendimize itiraf etmekten korktuğumuz ,bağlanmak, alışkanlık yapmasından korktuğumuz için engeller koyuyoruz, kendimizce en kolay yol diye düşündüğümüz, ama tam aksine hasretlerimizi, özlemlerimizi, iç sızılarımızı arttırmaktan öteye geçmeyen, kendimizi kandırmacalarımızla, kısa bir süre oyalamaya çalışırız. İçimizde itiraf edemediğimiz bir hüzünle normal görünmeye çalışırız, sahte tebessümlerimizi, etrafa yaymaya, sorulara cevaplar vermeye, normal görünmeye çalışırız.      Oysa içimizde öyle sessiz fırtınalar eser ki, ah deriz ,ah bir arasa, en saçma sözüne bile razıyım, yeter ki arasın. Engel koyanın , uzak durmak isteyenin, bu ilişkinin kendimize acı ,sıkıntı vereceğini düşünerek mesafelerimizi koyduğumuzu unuturuz, olsun belki anlamamıştır, ya da vaz geçmez, sebebi sonucu karşımızdakine yükleyerek içimizi rahatlatmış oluruz. Neydi bu, ne seninle, ne de  sensiz olamıyorum acısı? Kimi aşk, diyor, kimi sevda diyor, kimi gençlik diyor, ne dersek diyelim insan olmanın doğasındaki olgunlaşma sancıları yaşadıklarımız. Hani bazı yiyecekleri çok severiz ama allerjimiz vardır, ya da sağlığımızla ilgili yasaklanmıştır nasılda koklarız, içimizi çekeriz, yutkunuruz, zararlı deriz, uzak dururuz, engelimizin sebeplerini biliriz. Öyle bir zaman gelirki bu baskılardan bıkarız, ne olursa olsun der yasaklı yiyeceklere saldırırız, bazan faydası olur hatta:) Diyet yapanların en büyük mutluluğudur o an:)   Birde komaya sokan hallerimiz olur, şeker yükselmesi, yüksek tansiyon vb. leri gibi. İşte bu dengeyi nasıl koruyacağımızı biliriz ama uygulamakta hep zorlanırız. Son pişmanlıklardan korunmak istedikçe içimizde ki dürtülerimizle savaşırız her daim, işte insan olmak  böyle bir şey, nasılda kalplerimiz, ruhlarımız, günde kaç defa değişkenliklerle esen rüzgarlar gibidir.

Paylaşmak güzeldir

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Süre doldu. Lütfen kodu yenileyerek tekrar yazınız.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.