Bazan hissettiklerimizi ya yeterince anlatamayız, ya da karşı taraf anlamakta zorlanır. Ben buna pencerenin farklı tarafından bakmak diyorum. Karşındakini dost bilmişsindir, samimiyetine inanmışsındır, içinden geldiği gibi duru saf duygularınla samimiyetine güvendiğin için onun anlıyacağını düşünerek sıkıntını anlatmak istersin ,anlatırsın kısa öz cümlelerle. Ama bakarsınız ki hiç sizi anlamamıştır, ya da çok farklı anlamlar yüklemiştir, üzülürsünüz, boş ver dersin, uzatmaya gerek yok karşındaki kişi anlamak istediği gibi anlamış, zorlamanın anlamı yok, bırak anlamak istediği gibi anlasın. İşte o zaman sözün gümüş sûkutun altın olduğu aklına gelir. İçin acımıştır. Dostum dediğin insanalara kırılmak bir başkadır, sıradan yaşamında çok yer kaplamamış kişiler daha az acıtır içimizi bu durumlarda. Sabret dersin ,sabır en güzel ilaçtır, zamanı gelince onun yanında hala değerin varsa elbet anlamak için yollar arayacaktır. Bekle ,sabret, nasılda bir anda kalplerimiz dostlarımız tarafından kırılabiliyor, bizde fark etmeden dostlarımızı böyle kırıyoruz demek ki. Sadece sözle anlaşmanın olmadığını gördüm işte bir defa daha. Günün olayları, zaten içimizde acı olarak birikmişken birde böyle anlaşılamamak nasılda zor gelir bizlere.Hak, hukuk, sözlerinin nasılda savrukça kullanıldığını bir kez daha fark ettim. Herkesin doğrularının dünya çıkarlarının üzerine kurulduğunu görmek içimizi nasıl acıtıyorsa, dostlarımızda da onu görmek işte öyle içimizi acıtıyor. Hak değirmen damında sözünü düşündüm. Şimdi un öğüten değirmen damları yerine un fabrikaları kuruldu, orada değirmen damındaki gibi hak varmı acaba? Hukuk sözünü düşündüm bir anda, insan ilişkilerinde eskiden çok kullanılan bir kelimeydi. İnsanlar sohbetlerinde şu kişi ile hukukum iyidir, sözüne güvenirlik anlamında kullanılırdı. Aradan yıllar geçti, kelime değerini yitirir haleme geldi düşünmeden edemedim. Çünkü artık hukuku iyi olan ilişkiler kalmadı .Dost dostunu, tanıyamaz hale geldi(: Sözde bakır oldu, sûkutta bakır oldu diyorum, ikiside Hukuk kelimesi gibi değerini yitirdi. Neydi böyle olmalarına sebep, hani eğitim şart diyerek eğitimin peşinde koşan biz insanlar, eğitildikçe, insanlıklarımızda biraz daha yozlaşıyormuyuz? Dünyadan hiç göçmiyecekmişiz gibi öyle hırslarla birbirimizin üzerine basıp geçer hale geldik ki? Komşu komşuyu, akraba akrabayı, dost dostu, büyükler küçükleri, küçükler büyükleri tanımaz hale geldi. Nasrettin hocanın ye kürküm ye sözünü bu zaman için mi söylemişti diye düşünüyorum. Evlenme proğramlarında kaç arabası, kaç evi, ne kadar geliri var diye soruyor proğram sunucusu, ve ondan sonra kararlar veriliyor. Ahlakın nasıldır , evlendiğin kişiye maddiyatın dışında nasıl bir yaşamı paylaşmak istiyorsun diye sorulmuyor.Dünyanın çivisimi çıktı? Dünyanın çivisi varmı ki çıksın, insanların çivisi çıktı diyorum ben buna. En dürüstü bile kendi menfaatini öne alır oldu, karşısındaki kişiye ne hak, ne hukuk tanır oldu. Dünyamız arada sabırsızlık gösteriyor, şöyle bir silkeliyor, ey insanlar kendinize gelin sabrım taştı diyor ama kaçımız bunun farkında olabiliyoruz diyorum. Sözün, ve sûkutun bakır olduğu, ye kürküm ye sözünün ayyukta olduğu bir yaşamda, dostlarımızında bizi yanlış anlamasını hoş görelim diyorum.