Geceden kalmış korkularımızla, telaşlı bir şekilde arabamıza bindik. O zamanlar şimdi ki gibi cep telefonları, bilgisayarlar, hatta ev telefonları bile yok denilecek kadar azdı. Hatırlıyorum da Türkiye’deki ailelerimizle iletişim kurma yollarımızı, şirketteki telefonla Türkiye’de ki şirketin merkezine not gönderilirdi, onlar vasıtası ile ailelere haberlerimiz giderdi ya da Türkiye’ye izne gelen arkadaşlarla mektuplar gönderilirdi, ne günlerdi, şimdi hiç yaşanmamış gibi. Gideceğimiz yer eşimin şirketiydi. Çünkü bizim gibi bir çok ailede aynı durumdaydı. Şirkette çalışan ve ailesi olan bütün erkekler bir araya gelmişler aileleri güvenli bir yere götürme programı yapıyordu. Herkes arabalarına bindi, şirketin lojmanlarına gidiyoruz, oradaki aileleri alıyoruz, şehir dışında yüz elli kilometre uzakta Libyalı bir ailenin evine gideceğiz dediler. Libyalı ailenin akrabası bir bayan, şirkette çalışan bir Türk erkeği ile evliydi. Eşine teklif ondan gelmişti. Bütün Türk ailelerini güvenli bir yer olarak orası müsait birlikte gidelim demiş. Kararı bütün erkekler onayladığı için konvoy halinde şirket lojmanına gittik. Lojman onbir katlı, asansör var ama o an iptal edilmiş. Bütün ailelerin inmesini beklemek zorundayız, arabaların içinde bekleyeceğiz. Ama bekleyemedik, bir anda yerden göklere ateş topları uçuyor, ve uçan alev topları üzerimizden geçiyor. Kucağımdaki bebeğim çıldırmış gibi, korkudan göz bebekleri kocamandı, kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu, göğsümde kalp atışlarını duyuyordum, ağlıyordu. Kollarımla sıkıca sarıp arabadan fırladım, bir sığınak bulmamız gerekiyordu. Bütün arabalarda olanlar dışarı çıkmış, koşan koşana, apartmanın yanındaki sığınağa oraya koşuyordu bütün sokaktaki insanlar. Şaşkınlık, korku, panik, bütün bildiklerini unutmak, çareleri hatırlayamamak, izahı mümkün değil, ancak yaşanınca bilinen duygularla koşuyoruz herkesin koştuğu yöne doğru. Filmlerde izleriz, heyecanlanırız, film olduğunu bildiğimiz halde gerçeğini yaşamak başka bir şey. Ateş topları gökyüzüne ne kadar atıldı bilemem ama bana asırlar kadar uzun geldi. Çocuğumun ağlayışını susturamıyorum, diğer irili ufaklı çocuklarda aynı durumdalar, bütün anneler ruhsal olarak çökmüş durumdayız. Anne olmak, baba olmak başka birşey, hiç başka bir şeye benzemiyor, önce çocuğunu düşünüyorsun o anda. Ateş topları durdu, hepimiz birbirimize baktık ne yapmalıyız dercesine. Beklemek mi, gitmek mi ? Beklersek ne kadar bekleyeceğiz, gidersek yollar ne durumdaydı. Karar aşamasına gelmiştik. Bütün gözler aynı anda birbirine gidiyoruz sinyali verdi. Çünkü burası çok kalabalık ve çocuklarımızı susturamıyoruz, derhal buradan uzaklaşmalıyız ki çocuklarımızın korkularını, umuda dönüşterebilelim. Aynı anda sığınaktan fırladık arabalarımıza koşuyoruz, hızla kapılar açıldı binen kontak anahtarını çeviriyor, bir an önce gitmeliydik. Konvoy yine yola çıkıyordu. Devamı bir daha ki bölümde…